Elde var üç film: Darbeleri unutmamak için...

Geçenlerde dijital platformları dolaşırken İkinci Dünya Savaşı konulu filmlerin çokluğu dikkatimi çekti. Yeni dünya düzeninde yer bulan her devletin İkinci Dünya Savaşı geçmişi acılarla ve büyük hikâyelerle dolu. Sinema ile propaganda ise Birinci Dünya Savaşı sırasında başlamış, İkinci Dünya Savaşı ile de büyük bir güce dönüşmüş. Bu güç, savaş sonrası dönemde, Hollywood üzerinden direkt Amerika'nın, dolaylı olarak da İsrail'in eline geçmiş. Batılı devletler; birbirlerini öldürüp, politik olarak üzerlerini örttükleri o büyük buhranın üzerinden çektikleri filmlerle dikkat çekici hikâyeler ortaya koymayı ve hatta insani değerler üretmeyi de başarmışlar. Özellikle de İsrail, 'Holokost Endüstrisi'ni kurarak dünyaya zihnen hükmeden bir konum elde etti.Aynı İsrail'in 10 ayı geride bırakan Gazze soykırımını da sinemayı ve kontrolündeki dijital platformları kullanarak örtbas etmek isteyeceği apaçık bir gerçek. Yeni nesil, beyaz ekranın büyüsüne kapılır mı bilmiyoruz ancak sinema hâlâ en güçlü yumuşak güç ve uzun vadede silahtan daha etkili. Amerikan yapımı, hiç yaşanmamış uydurma hikâyelerle kandırılan halklar arasında bizler de varız. Çünkü sinemaya gereken değeri vermedik. Uzun bir tartışma. Nedenleri çok fazla lakin günün imkânları mazeret kabul etmiyor artık. Üstelik acısıyla-tatlısıyla gerçek, kuşatıcı çok güçlü hikâyelerin yaşandığı topraklarda yaşıyoruz. Türkiye'nin yakın geçmişi, özellikle de politik tarihimiz, "Bu kesin film yapılmalı, hatta kaç sezonluk dizisi olur" dedirten, yaşanmışlıklardan geçilmiyor. Özellikle de darbe dönemleriBu kadar izahtan sonra asıl anlatmak istediğim meseleye geleyim. Evet, sinemada hayli geri kaldık ama artık yerinde de saymıyoruz. Bugün size yakın zamanda çekilen üç filmden bahsedeceğim. 1. Elli Kelimelik MektuplarDemokrat Parti hükümetlerinde 10 yıl boyunca Ulaştırma ve iki kez Milli Eğitim Bakanı, Meclis Reis Vekili, Devlet Bakanı ile Başbakan Yardımcılığı yapmış merhum Tevfik İleri, haliyle 27 Mayıs darbesiyle Yassıada'ya sürgün edilen isimler arasındaydı. 'Elli Kelimelik Mektuplar' filmi, 27 Mayıs sonrasında Tevfik İleri ve ailesinin başına gelenleri konu ediniyor. Sürgünde aylarca kötü muameleye maruz kalan Tevfik İleri, çektiği onca sıkıntıya ve hastalığına rağmen hayata tutunmaya çalışır. Elindeki tek imkân ise Yassıada'daki mahkûmlara yakınlarına yazmaları için müsaade edilen elli kelimeden fazla olmayacak mektuplardır. Sadık Yalsızuçanlar'ın 'Vefa Apartmanı' kitabından uyarlanan film, askeri cuntanın 27 Mayıs sonrası ülke yönetimini ele alıp her şeyi kontrol altına almasını incelikle ele alıyor. Şunu da not edeyim; araştırdım ve direkt 27 Mayıs'ı konu edinen tek film maalesef, TRT ortak yapımı olan 'Elli Kelimelik Mektuplar' imiş. 2. Ankara Yazı-Veda Mektubuİçinden 12 Eylül geçen filmlerin sayısı 27 Mayıs'a göre hayli fazla. Fakat burada politik yönelim söz konusu. Yani 12 Eylül büyük oranda sol cenahın bakış açısıyla sinemaya aktarılmış. Bu da sektörün hâkimiyeti açısından normal. Lakin bu filmler her ne kadar darbe karşıtı olsalar da bazen direkt bazen dolaylı olarak sağ cenahı ve özellikle de Ülkücü camiayı 12 Eylül'ün failleri arasında gösteriyor. Bu algıyı kıran bir film ise nihayet 2016 yılında çekildi: 'Ankara Yazı-Veda Mektubu' Ben geçtiğimiz sene izleyebilmiştim. 12 Eylül darbesinden sonra idam edilen ülkücüMustafa Pehlivanoğlu'nun hikâyesini anlatan yine TRT yapımı film, hikâyesinin de etkisiyle izleyiciyi ekrana mıhlıyor. Film ideolojik gibi görünse de tam aksine, hamaset ve abartıdan uzak, tamamen Mustafa Pehlivanoğlu'nun hikâyesini aktarıyor. 3. Şafak VaktiSekizinci yılında 15 Temmuz'u ve bir milletin kahramanca direnişini konuşurken, bu destanın sinemaya aktarılması ortak fikir. Peki, 15 Temmuz sinemasında durum ne Açıkçası TRT olmasa kimsecikler pek kılını kıpırdatacak değil. Burada, Börü dizisinin devam