Bizim solcular sol taraflarından ne zaman uyanacak

Geçenlerde bir grup üniversiteliyle sohbet ederken aynı soruyu sordum:

Sandığa gidilince kendisini solcu sayanların hâkim oldukları üniversitelerde neden soykırım karşıtı devasa gösteriler yapılmadıGençlerden biri "Abi, o arkadaşlar solculuğu Starbucks'tan kahve içmek sanıyorlar" dedi. Güldük ama "Espri mi yaptın" diye de sordum. "Hayır hayır, çok ciddiyim. Muhalif olmanın tavrını böyle sergiliyorlar" dedi.Arkadaşları da onayladı. Şaşırmadım lakin trajikomik bir durumla karşı karşıya olduğumuz da çok ortada. Peki o arkadaşlar "solcu" mu gerçekten Memlekette CHP'ye oy vermek eşittir solculuk anlamına geliyorsa evet. CHP'nin sosyal demokratlığı ise dillere destan zaten.Dostum ve ağabeyim İsmail Kılıçarslan'ın deyimiyle; "Bu burada bir dursun!"

Girişteki soruyu şimdi tersten sorarak yanıt arayalım. İtalya'da, Sumud Filosu'na destek eyleminde Sicilyalı solcularla omuz omuza yürürken şu soru kafamda yankılandı durdu: Filistin meselesi, Türkiye'de neden hâlâ 'muhafazakârların davası' sayılıyor

Belki de yanıt burada gizli: Türkiye'deki sol, halkın vicdanından değil, zemini kayan ideolojik reflekslerinden besleniyor.

Şunun da altını çizeyim: Gazze'de ayan beyan yaşananlar, muhafazakârların gündelik yaşamında hem insani hem de "dini" bir meseleye dönüştüğü için, seküler solun radarına giremiyor. Sanki Gazzelilerin soykırıma maruz kalması, çocukların açlıktan ölmesi, tepelerine bombalar yağması değil; o çocuklar için kimlerin konuştuğu daha önemli.

Bu, tam anlamıyla bir karşıtlık siyaseti. Bir mesele bir tarafça sahiplenildiyse, diğer tarafın sessiz kalması bir kimlik göstergesi haline geliyor. Gazze karşısında susmak da Türkiye'deki sol sekülerlerin "ideolojik aidiyet testi"ne dönüştü.

Oysa Batı'da durum tersine dönüyor. Amerika'da, İngiltere'de, İtalya'da, Hollanda'da başını gençlerin çektiği solcular Gazze için sokakları dolduruyor. Gazze soykırımı karşısında harekete geçmek, Batı'da "yeni solun" ahlak pusulası haline geldi.

Türkiye'deki sol tandanslı gençler ise hâlâ kafe masalarında söze "ama Hamas…" ya da "ama Erdoğan…" diyerek başlıyor. Bu da vicdanın önüne ideolojiyi koymak oluyor. Halbuki Türk solunun düşünce damarlarından Kemal Tahir, halkın inanç ve değer dünyasını anlamadan devrim yapılamayacağını söyler. Yaşar Kemal'in romanlarındaki ezilen insan ise bugün Gazze halkının ta kendisidir. Ama bugünkü sol, kendi edebiyatının ve düşüncesinin mirasını bile reddediyor. Çünkü, o mazlumların yaşamı, görüntüsü "dindardır" ve bu nedenle de asla "onlardan" olamazlar.