Bu bayram; eş, dost, akraba ve aile sohbetlerinin ana gündemi haliyle geride kalan yerel seçimlerdi.Akrabalarım ve sosyal çevrem büyük oranda AK Parti seçmeni. Şaşkınlıkları, üzüntüleri, kızgınlıkları, kırgınlıkları her hallerinden belliydi. Bol bol sohbet ettik, çok makul, mantıklı yorumlar dinledim.Bir amcamız, 'bak yaz bunları' dedi: "Teravihlerden önce-sonra uzun uzun konuştuk. Anladım ki bizim emsallerin çoğu oy kullanmaya gitmemiş. Kimse kimseyle de sözleşmedi. Erdoğan deyince akan suları durduran adamlar dahi küsmüşler. Neden Son ana kadar bekledi insanlar. Bir düzeltme yapılmamasına içerlediler. 'İyi oldu' diyenler de var, seçimleri kaybetmesine üzülenler var. 'Ne bileyim herkesin gitmeyeceğini' diyorlar. Yine Erdoğancılar ama birikmiş hayıflarını belediye başkanlarından çıkardılar."Yukarıdaki analizin neredeyse aynısını, seçim sonuçları üzerine yaptığı araştırmadan veriler paylaşan Hakan Bayrakçı da katıldığı bir yayında yaptı: "Sandığa gitmeyen yüzde 8'in ağırlığı 55 yaş ve üzeri. Yüzde 90'ı da AK Parti seçmeni. Çoğunluğu emekli. Resmen sandığa gitmemişler."Bu veri bundan sonrası için çok önemli. Emeklilerin birbirleri ile sözleşmeden sandığı protesto etmesi, sonraki seçimlerde bir örgütlenmeye dönebilir. Dahası anket şirketleri ve seçim analistleri, kararsız seçmenin gönlündeki partiyi doğru tahmin edemeyebilirler. Kararsız seçmen kararını verse de son ana kadar sandığa gitme ya da gitmeme ihtimali olan yüzde 8'lik bir kitle var artık. Bütün dengeleri altüst edebilecek bir oran ve günümüz sonuçlarına göre üçüncü parti konumunda. Demokrasiyi, seçen ile seçilenler arasında kazan-kazan ilişkisine dönüştüğü için -bu yönüyle- etik bulmayanlar, eleştirilerine halkın; "Ben kazanamazsam sen de kaybet" yaptırımını da ekleyecektir.Bayram sohbetlerine dönecek olursak Vatandaşın seçim analizlerinin sonu yok. Emekliler, enflasyon, işsizlik, ev kiraları, halka kulak tıkayan idareciler, kibirli siyasetçiler, adamcılık, şuculuk, buculuk Herkesin bir diyeceği, bir tespiti var mutlaka. Herkes kendince haklı.Gazze ise bu bayramın burukluğuydu. İstisnasız her ziyarette, her sohbette söz soykırım altındaki Müslüman kardeşlerimize geldi. Ortamlar hüzne gark oldu, mahcubiyet yüzlere, ifadelere ve sözlere yansıdı. 'Tadı tuzu eksik' denir ya, bu bayram öyle işte.Gençlerden biri, "Abi ne diyorsun İsrail ile ticaret işine Türkiye'den jet yakıtı satılmış İsrail'e" dedi. Neresinden başlasak, neresinden tutsak "Sen ne anladın" diye sordum. Aslında yanıtını tahmin ediyordum ve şunu söyledi: "İsrail'in Gazze'yi vurduğu savaş uçaklarının yakıtını Türkiye satmış." Hiç yorum yapmadan
Filo Günlükleri 17:İsrail'den önce fırtına
18-09-2025 
Filo Günlükleri 16: Üç-beş sabotaj nöbeti
17-09-2025 
Filo Günlükleri 14:Gazze yolunda hepimizi bekleyen tuzak
15-09-2025 
Filo Günlükleri 13:Akdeniz açıklarından samimi bir çağrı
14-09-2025 
BTK'nın tavrı ve Instagram'ın kaçtığı iki soru
04-08-2024 
İki işgalci, iki zehirli ahtapot: İsrail ve LGBT
30-07-2024 
Tehdit ve çekilen yoklama!
09-07-2024 
Almanya'nın ezikliği, ölümcül nefret ve o kamyon!
04-07-2024 