Kadın: Birey, özgür, mutsuz

Bugün Dünya Kadınlar Günü. Batı tarihinde, kapitalizm ilişkilerinden çıkan bir gün. Kadının iş hayatında, eğitim ve sosyal hayatta yer alma mücadelesinin anlatısı. Erkeklerle eşit ücret, eşit eğitim ve eşit toplumsal katılım için verilen mücadele sürecinde yüzlerce kadının cayır cayır yakıldığı gün. Feminizm, Batıdan doğdu. Kadının yarı insan kabul edildiği bir Grek ve Ortaçağ kültürel arka planına dayanır. Marxizm, Liberalizm gibi o da bir ideoloji. Ancak ciddi dönüşümler gerçekleştirdi.

Osmanlı modernleşmesinde kadın mücadelesi olmadan Kız Liseleri ve Öğretmen Okulları açıldı. Cumhuriyet döneminde de Kız Liseleri açıldı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Bütün bunlar için kadın mücadelesine de gerek kalmadı. Feminizm, bizde önce sol ve batıcı kesimler tarafından bir ideoloji olarak geldi. Sonra popüler kültürle beraber muhafazakârlara da bulaştı.

Peki bizde kadının hayatı güllük gülistanlık mı

Bu topraklarda kimse kadının çalışmasına, okumasına, doktor ve öğretmen olmasına karşı olmadı. Devletin batıcı eğitim politikaları ve geleneğin mahremiyet pratiklerine uymayan ortamları nedeniyle insanlar mesafeli davrandı. Ancak sağ partiler, kentleşme ve toplumsal modernleşme ile bu sınırlar da aşıldı.

Ev hanımı sonradan çıkan bir kavram. Kadın her zaman çalışandır. Nüfusun 80lerinin kırsal olduğu zamanlarda bağda, bahçede, koyunları gütmede, tarlada kadın çalışandır. Şehirde de kadın, ev içi üretimde önemlidir. Sosyolog Mübeccel Kıray, 1960'larda Safranbolu'da yaptığı araştırmada bunu ortaya koyuyor. Kadınlar evde reçel, turşu, ekmek, tarhana, kazak örme gibi onlarca işi yapıyorlar. Kadın hep çalışandır, "eve kapatıldı, üretime katkısı yok" düşüncesi bir kapitalizm ve feminizm masalı.

Kapitalistleşiyoruz ve kentleşiyoruz. Artık evde üretilen her şey fabrikalarda üretilip marketlerde satılıyor. Kadın evde sıkılıyor. O da ev dışı kapitalist iş hayatına katılmak zorunda. Hatta kalkınmacı yaklaşım, buna kadınların üretime katkısı diyor. Rakamları veriyorlar. Milyarlarca kardan bahsediyorlar. Kadınlarımız artık bunlarla taltif ediliyor. İş hayatına katılmakla, üretime katkı vermekle ne kadar sevinseler azdır!

Yeni bir kadın tarihi başlıyor. Bu kadın tarihi kapitalist iş hayatı ve bunun uzantısı olan gündelik tüketim kültürü içinde oluşuyor. Bu kadın ne bahçede, ne tarlada, ne de koyun gütmede. Evde turşu yapmıyor, reçel yapmıyor, sebze kurutmuyor. Hatta yemek bile yapmaktan kopuyor. Ocak tütmüyor. Marketler ayağımıza getiriyorlar.