Ferdi Tayfur ve arabeskle İstanbul'da başına gelenler
Sosyologların arabesk ile ilgili güzel çalışmaları var. Meral Özbek, Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski (1991) kitabıyla ilk adımı attı. Sonra Can Kozanoğlu'nun Cilalı İmaj Devri (1992) geldi. Arabesk nerden çıkmıştı Toplum neden buna yönelmişti Araplar ile Akdeniz üzerinden ve Mısır filmleri ile etkileşimiz vardı. Ama önemli olan bu dalganın toplumda karşılık bulmasıydı.
Arabesk, kısaca 1960 sonrası kentleşme, gecekondulaşma ve dolmuş ile iç içe geçen yeni kültürün yükselen olguları. Köyünden ayrılan, şehirde hasretle yanan, gecekondunun çamurlu sokaklarında yürüyen, dolmuşa tıka-basa iki büklüm haliyle şehrin merkezine giden insanlar... Hasret, acı, fukaralık ile geçen bir hayat. Arabesk buradan yükselen feryat, acı, başkaldırı. "Arabesk kaderciliktir" diye sol aydınlar ne kadar çok suçlamada bulundular! Aslında onların suçlayan dili elitizm ve kibirdi. Köylülerin ter kokularına, başörtülü hallerine, ağzı lahmacun ya da soğan kokan bedenlerine, işçilerin anomali hallerine tahammülleri yoktu.
Ferdi Tayfur, gecekonduda dünyaya geliyor. Çamurlu sokaklar, yıkık dökük iki katlı daracık ve suyu musluklarda akmayan evler, şehre giden dolmuşlar içinde yaşamaya başladı. Babasını altı yaşında kaybetti. Kaybetmeden öte babası katledildi. Adana'nın pavyon ve meyhane hayatının kavgaları içinde hayatı son buldu. Ferdi Tayfur, ölen abisinin ismini almış. Aile fakir, babasız, tutunmak için dolmuşlarla gidip geliyorlar şehirle gecekondu arasında. Amansız bir şarkıcı olma mücadelesi. Kurtuluş, mucizeyle mümkün! Şarkıcı olup, bütün bu sefaleti ve acıyı aşmak! Peşinde koşulan budur. Gidilen yer ve kurtuluşun menzili de İstanbul. Kaç defa İstanbul'da yenilir, Adana'ya döner ve yeniden kazanmak için İstanbul kapılarına dayanır. Ne kadar çok insan varız böyle. Taşradan gelip İstanbul kapılarında kurtuluşu bulmak için didiniriz! Yeniliriz, memlekete döneriz. Ama memleketin kasvetinden kurtuluş umudu bizi yeniden İstanbul kapılarına atar. Boşuna mı denmiş, "İstanbul'un taşı toprağı altın" diye. Ferdi Tayfur da o altını arıyor.
14-18 yaş arası ergen gençliğimiz kendisini Ferdi Tayfur'un mustarip feryatlarında bulur. Halen şehrin göbeğinde küçük şirin parklar vardır. Mavi boyalı ağaç masalar ve sandalyeler... Tayfur'un şarkıları yankılanır. Filmler, şehrin en ütopik dünyaları. Onlara çarpılıyoruz. Ferdi Tayfur filmleriyle ağlıyoruz. Video salgını bütün erkek kahvelerin dumanlı atmosferini ele geçirmiş. Burada da Ferdi Tayfur filmleri var.