Baasçılığın ve Ortadoğu'da bir siyasetin sonu
1947 yılında, Şam'da Mişhel Eflak ve Selahaddin El-Bitar El-Arap Baas Hareketini kurdular. Daha Sonra Arap Baas Partisi oldu. Arap Sosyalist Baas Partisi ve nihayet Birleşik Arap Cumhuriyeti... Suriye ve Mısır arasındaki bu birlik, 1961 Suriye Darbesi ile feshedildi. En son yeni darbeyle Hafız Esad başa geçti. Irak'ta da en son başka bir Baasçı olan Saddam Hüseyin, darbe yaparak iktidara geldi ve yıllarca ülkeyi tek başına yönetti. Libya'da, Ürdün'de ve Libya'da da Baasçılık etkili oldu.
Baasçılık, 1950 sonrasında gelişen yeni bir siyasal ütopya ve siyasal rejim. Arapçılık ve sosyalizm sentezine dayanır. Arapları tek millet halinde toplamak ve sosyalizmle de kalkınma amacı güder. Bu hareket Arap dünyasının önemli bir bölümünü etkiler. Seküler bir hatta ilerler. ABD'den daha fazla Sovyetler Birliğine yaklaşır. Sert tek parti ideolojilerine ve egemenliğine dayanır.
Baas Hareketinin en önemli özelliklerinin başında ordu, darbe, tek parti ve diktatörlük geliyor. 1950'lerden itibaren bir düzine darbe yapılıyor. Bu darbeler subaylar tarafından kurulan cuntalarla gerçekleşiyor. Abdülkerim, Hafız Esad, Saddam bunların öne çıkan figürleri. Arap Nasyonal sosyalizmi Baasçılığın da ötesine Nasırcılık ile Mısır'da ve Kaddafi ile de Libya'da egemen olur. Suriye ve Mısır bu ideoloji ve ütopya etrafında bir araya gelerek kısa süreli de olsa Birleşik Arap Cumhuriyetini kurarlar. Nasırcılık ve Baasçılık Arap Nasyonal Sosyalizminde ortak bir siyasal coğrafya ve rejim tahayyülüne sahipler.
Bu ideolojiler, darbeler ve rejimler muhalefeti sert bir şekilde ve kanlı olarak bastırdılar her zaman. Saddam Kürtlere kimyasal silahla soykırım yaptı, Arap Şiilerini her çeşit işkence tezgâhlarından geçirdi, Nasır bir dönem yakın arkadaşı olan Seyyid Kutub'u ipe çekti, İhvan her zaman işkence hanelerden geçti. Hafız Esad, İhvan muhalefetini bastırmak için Hama ve Humus'u tanklarla üzerinden dozerler gibi geçti. Kendilerini mutlak kurtarıcı gören, Nasyonal Sosyalizmi tek çözüm olarak ileri süren bu diktatör rejimler askeri yöntemleri acımasız bir şekilde halklarına karşı kullandılar. Savaşları adeta halkalarına karşı yürüttüler.
Arap Baharı ile beraber bu rejimlerin değişme fırsatı doğdu. Ancak İsrail ve emperyalistler bu değişimi istemediler. İşkence haneler ve diktatörler diretti. IŞİD, El-Kaide gibi isyancı hareketler bu patolojiden yükseldiler. Küresel dönemin "çölden yükselen isyancıları"!