Eskişehir Şehir Tiyatrosu Ankara'da...

Ülkemizde Eskişehir Şehir Tiyatrosu denince bir kentin idari yönetim becerisini sanatın özgül ağırlığıyla buluşturan, bu sayede Eskişehir'in çehresini değiştiren, sanatın kitleselleşmesi için çırpınan Yılmaz Büyükerşen akla gelir. Onun sayesinde kurulan Şehir Tiyatrosu ve Senfoni Orkestrası çeyrek yüzyıla yakın zamandır seyircisiyle buluşuyor. Böylesine büyük bir girişimin perde arkasında ise sanatsal yapılanmaya giden büyük bir serüven, ısrar ve inat, gözyaşıyla katmerlenen üretme heyecanı var. 1950'li yıllarda Eskişehir'de Halkevlerinin kapatılmasından sonra sanatla soluk alıp veren, aralarında Yılmaz Büyükerşen'in de bulunduğu gençlerin tiyatro tutkusundan vazgeçmediğini görüyoruz. Nitekim 1968'de İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi başkan yardımcılığına getirilen Büyükerşen üniversite tiyatrosunu kurmak için kolları sıvıyor. Eskişehir'de ilk büyük üniversite, Anadolu Üniversitesi hayata geçtikten hemen sonra Yılmaz Büyükerşen rektör olunca bu defa yepyeni bir eğitim alanı açılıyor: Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı. Böylece Eskişehir nitelikli sanat eğitiminin verildiği bir merkeze dönüşüyor. Konservatuarın ilk mezunları Haller bölgesinde kurulan sahnede halkla buluşunca Eskişehir Şehir Tiyatrosu da filizlenmeye başlıyor.

Yalnızca Eskişehir'de değil pek çok büyükşehirde şehir tiyatrosu kurulmasını arzu etmemizin arkasında temel bir doğrultumuz var: Muammer Karaca Tiyatrosu, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu, Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu... İsimler çoğaltılabilir. Bu grupta saydığımız tiyatrolar, adlarını taşıdıkları saygın sanatçıların ömrüyle sınırlıdır. Sanatsal başarılarını tiyatrolarıyla taçlandırmış, bir anlamda bireysel beklentilerine dönem dönem meslektaşlarına da el açarak garantilemiştir. Elden ayaktan düşünce, sahneye çıkamaz olunca, dahası ölünce nice zahmetle kurdukları yapı da kendileriyle birlikte sahneden çekilir. Devlet Tiyatroları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, İzmit Şehir Tiyatroları, Bakırköy Belediyesi Şehir Tiyatroları, Nilüfer Belediyesi Şehir Tiyatroları, Eskişehir Şehir Tiyatroları, İzmir Şehir Tiyatroları... Birçok şehirde hizmet veren başkaca şehir tiyatroları... Kimi yüz yaşını aşan, kimi bu yıl yetmiş beşinci yılını kutlayan yanıyla bir insan ömrünün çok daha ötesine geçerek ülkedeki sanat hareketine büyük hizmette bulunur. Birikimleriyle, tiyatro hareketinin kitleselleşmesi sonucunda özel tiyatroların ulaşabildiği kısıtlı seyirci sayısının çok daha ötesine geçerek ekonomik biletleme sayesinde tiyatroya erişimi kolaylaştırır. Ayrıca bu tiyatrolar, ticari tiyatroların dar bütçe olanaklarıyla oynayamayacağı pek çok oyunu seyirciyle buluşturma yetenekleri sayesinde sanatsal mevzii elde eder. Nitelikli, kalabalık, teknik ihtiyaçları yüksek oyunlarıyla dünya tiyatrosuyla yarıştılar. Öte yandan yolun en başında sanatsal çıtalarını iyi oluşturmaları nedeniyle akademik tiyatro birikimlerini yıldan yıla geliştirerek değiştirilemeyen bir tutarlılığın öncüsü oldular. Kadrolu ve sürekli çalışma mantığının bir sonucu olarak rejisörlük, oyunculuk, tasarımcılık ve dramaturgluk mesleğini yükselterek bugünlere gelmesini sağladılar.

Yılmaz Büyükerşen'den devraldığı bayrağı hiç düşürmeden taşıyan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ayşe Ünlüce'nin de son dönemeçte desteğiyle Eskişehir Şehir Tiyatrosu, böylesine güçlü bir birikimle bu sezon geçmişten devam edenlerle sekiz yetişkin üç çocuk, toplam on bir oyunla seyirciyle buluştu. Bunlardan ikisi Melih Cevdet Anday'ın "İçerdekiler" ve Dario Fo'nun kaleme aldığı "Ödenmeyecek Ödenmiyoruz..." geçtiğimiz hafta Ankara'da izleyici karşısına çıktı. Eskişehir Şehir Tiyatrosu ile Devlet Tiyatrosu'nun özel protokolü çerçevesinde bu hafta Eskişehir Şehir Tiyatrosu Ankara'da, Ankara Devlet Tiyatrosu'nun uzun yıllardır başarıyla oynanan Olcay Kavuzlu'nun etkileyici performansıyla göz dolduran Patrick Süskind'in "Kontrabas" ise Eskişehir'deydi.

Melih Cevdet Anday'ın çok sevdiğim metinlerinden biri olan İçerdekiler, bir yıla yakın zamandır tutuklu olan bir siyasi suçlunun bitmeyen sorgusu sonrasında girdiği bunalımın etkisi altında başlar. Onu bir türlü konuşturamayan Komiser ise düşünce suçunu üstlenmeyen tutukluyu kendini ispat etmek ve görevde yükselebilmek adına son defa sorguyla alır. O gün çamaşır ve para getirmek için Tutuklu'nun eşi gelecektir. Komiser, onu konuşturmak için karı kocayı yalnız bırakmayı teklif eder. Ancak cezaevine eşi yerine Baldız'ı gelince işler çetrefilleşir.