İzmir'den Hüseyin abi (Yurttaş) arıyor son zamanlarda. Onun uzaktan gelen sesi onca ölüm ve acı ortasında çok da güzel olmayan ama dayanışma duygusunun hâlâ değerli olduğu günleri hatırlatıyor. İzmir'in edebiyatta curcunalı dönemlerini yaşamadım. Yine de çocukluğum bir yerden el sallıyor gibi geliyor. Şükran Kurdakul ve Attilâ İlhan'ın ilk gençlik günleri... Dönemeç dergisi çevresinin hararetli tartışmaları... Kemal Bekir'in İzmir'e sevecen seslenişi. Şükran Kurdakul'un 6. Filo için kaleme aldığı "İzmir'in içinde Amerikan neferi yiğit olan burada duramaz gayrı" dizeleri. Hüseyin Yurttaş'ın tozu dumana kattığı gençlik arkadaşı Ali Rıza Ertan'la karşılıklı şiir atışmaları. Ve dünyanın en güzel Foça'sı. Tarık Dursun K.li günbatımları. Hidayet Karakuş'un bir yangından çıkıp ayakta kalma direnci. Hüseyin Yurttaş, şiiriyle konuşuyor; "Eskidir, mahsundur taş kaldırımlar can çekişen sevincin hüzne dönüşmesiyle..."
Bir adam Esenler Otogarı'nda otobüslerin arasında dolaşarak sığınmacılara sesleniyor: "Nuh'un gemisi kalkıyor. Kurtuluş için son gemi kalkıyor." O kurtuluş için kalkan son gemide sınırda ateş altında kalmak var. Gaz bombalarının arasından doğrulmaya çalışmak var. Soyup soğana çevrilip don gömlek Meriç Nehri'nin kıyısına bırakılmak var. Var oğlu var. Ford takviminin üç bininci yılından bir söz fırlıyor sanki: "Kurtuluş için son gemi... Nuh'un gemisi..." Çok uzun zamandır distopya algısının tam da ortasında tükeniyor ömrümüz.
Esenler Otogarı'ndan kalkıp insanlığı kurtaracak bir kurtuluş gemisi yok artık. Çünkü "ben" ve "öteki" sarmalından kurtulamamış bir dünyalı bakışının son nesliyiz. Önümüzdeki elli yılda açlık, savaş ve baskıcı rejimler nedeniyle dünyanın üçte birinin yer değiştireceği bilgisi nedeniyle panik havasını derinden yaşayan "büyük devlet"ler, "sağduyu"yu yakalayamayacak belli ki. Irkçılık yabancı düşmanlığıyla bütünleşince oluşan "öteki" algısı nefretle harmanlanıyor. Burada da her zaman olduğu gibi kilit bir kelime çıkıyor karşımıza: "Güvenlik." Oysa güvenlik algısı sadece yabancı düşmanlığı ile somutlanan bir şey değil. Yanımızdaki evden tedirgin olunabilir. Komşumuzdan duyduğumuz rahatsızlık katlanabilir. Yabancı nefreti en yakınımıza kadar uzanıverir bir bakmışsınız. Kadınlara yönelik cinayetler, hayvan caniliği, eril zorbalığı nerden çıkıyor sanıyorsunuz İnsan bıçağı önce en yakınındakine doğrultur.
Yıllar önce Amerika'nın Meksika sınırında, kaçak göçmenler için yerleştirilen tabelaları görünce neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Sığınmacılar otoyolda ezilmesin diye resimlenmişti hepsi. Burada Amerika'nın "Biz güçlü bir ülkeyiz, insanlığın başına iş getirmeyiz!" algısını kendi vatandaşlarına yayma çabası yetim kalıyordu ne yazık ki. Yakın geçmişte,