Eskişehir'de bir 'Süper Babaanne'

Ekim ayı yalnızca sonbaharın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bir mevsim değil, aynı zamanda tiyatro sezonunun başlangıcıdır. Ödenekli ve özel tiyatrolar, bahar ve yaz aylarındaki hummalı repertuvar çalışmalarının bir sonucu olarak oyun provalarıyla uzun bir yolculuğa çıkar. Aylar süren hazırlık döneminden sonra seyirciyle buluşan ilk oyun zorlu maceranın sonunda menzile ulaşmanın, bir anlamda sahneye kavuşmanın başlangıcıdır. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları da geçtiğimiz günlerde bu yıl repertuvarına yeni katılan "La NonaSüper Babaanne" ile seyircisiyle buluştu. Daha önce İstanbul, Bursa ve Adana devlet tiyatrolarında "Babaannem Yüz Yaşında" adı altında oynanan oyun bu defa Murat Atak'ın başarılı yönetmenliği ile ilgi odağı olmaya aday.

"La NonaSüper Babaanne" maddi imkânsızlıklara karşın ayakta durmaya çalışan kalabalık bir İspanyol ailesiyle tanıştırıyor bizi. Oyun, toplumumuza hiç de yabancı olmayan, babaannenin, halanın, kardeşin birlikte yaşadığı yoksulluk sınırındaki bir evde yaşanılanların yer yer karakomediye varan öyküsü olarak nitelendirilebilir. Ancak evde her gün lokanta dolusu yemek yiyen bir babaanne yaşıyor. Bir süre sonra borçlarından ötürü pazardaki yerini satıp hamallık yapmaya başlayan babanın trajedisini izliyoruz. Öte yandan eczanede çalıştığını söyleyen kızları bir gece kulübünde sabaha kadar müşteri bekliyor. Baba, elinde gitarı yirmi yıldır sanatçı olduğunu söyleyip beste yapmaya çalışan kardeşine iş bulmak zorunda kalıyor. Her ne kadar kardeşi çalışmamak için kırk takla atsa da ev halkının düştüğü sıkıntı karşısında çileli bir boyuta sürükleniyor. Babaanneyi evlendirmek, hatta zehirlemeye çalışmak dahil bulduğu gündelik çözümler oyun içindeki dolantı komedisinin unsurları olarak karşımıza çıkıyor. Babaanneye yemek yetiştirebilmek adına aile fertlerinin önce sistemin çarklarının altında ezildiğine, ardından da öldüğüne tanık oluyoruz. Bu süreci ayrıntılı bir şekilde seyirciye aktaran, evdeki atmosferi parçalı dekor ve uzamsal kırılmalarla veren Başak Özdoğan'ı kutlamak gerekiyor. Kostüm tasarımında da özellikle babaannenin diğer oyunculardan ayırarak grotesk unsurunu da verebilmesi oyundaki tavrı geliştiriyor.

Babaannenin evin bir odasında yaşayıp zaman zaman mutfağa taşan, kapitalizmin korkunçluğunu gösteren, sadece maddiyatı değil insanları da kemiren hali grotesk bir bakış açısıyla ele alınmış. Babaanneyi oynayan Hakkı Kuş, İspanyol ailesinin içinden sıyrılan kapitalizmin canavarlaşmış etkisini güçlü oyunculuğuyla sahneye taşıyor. Özellikle oyunun finalinde ağzından kan damlayan babaannenin seyircinin arasına dalması sisteme dair eleştiriyi can alıcı şekilde veriyor.