'Çok Kötü Bir Şey Oldu'

Sivas katliamının üstünden bir ay kadar sonra otuz bir yıl geçmiş olacak. Dante, "Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok acı çekenlerdir" der ya... Bizim hileli zarımız da geçen yıllar, adaletin boşlukta salınması nedeniyle sarılamayan yaralar. En önemlisi de derdimize merhem olacak bir arpa boyu yolun alınamaması. Yarın güzelim ülkenin başka bir yerinde bir başka linç olgusunun yaşanmayacağının, benzer kıyımların, katliamların yaşanmayacağının bir garantisi yok. Kişisel olarak beni en çok acıtan da Sivas katliamı sonrasında başkaca siyasi cinayetlerin yaşanmasına engel olamamak. Çok sayıda aydının cenaze töreninde benzer öykülerin arasında savrulmak. Bütün bunlar bireysel duyarlılıkla sınırlı kalan ancak toplumsal yüzleşmeyi talep eden bir çığlık olarak da okunabilir.

Gerçekten de Sivas katliamı sonrasında yerinde saydıgımız adalet mücadelesine karşın ses duyurma çabasını, engelleri yaşadık. Unutturmamak için yılmadan, usanmadan çalıştık, çabaladık. Mahkeme salonlarının boğuntulu atmosferi bizi nefessiz bıraktı. Firari sanıkların ısrarla ve bilinçli sekilde yakalanamadıgı bir sistemin içinde zamanasımı dayatmasıyla sınandık. Her durusma baska bir skandal yaratmasıyla sınav oldu bize. Yıllardır aranan sanıkların evlerinde, karakola metrelik mesafelerde yasadıgını ögrendik. Sonuçta bir arpa boyu yol gidemedik, debelendik durduk.

Adalet arayışımıza destek veren, bizlerle birlikte ses yükselten aydınlar, sivil toplum ve vicdanlı insanlar sayesinde umutlandığımız zamanlar da oldu. Her şeye rağmen her biri direncimizi sağlayan sistemli unutturulma çabasının dışına taşan çalışmalardı. Katliama dair çok sayıda kitap yazıldı, film çekildi, farklı isimler belgesel çalışması yaptı. Ancak iki yıl önce Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu'nun girişimiyle, yapımını ve süreç yönetimini kararlı adımlarla yürüten bir dizi çalışmaya başlandı, bunlar kuşaklar arası toplumsal aktarıma kapı aralayacak büyük bir hamle olarak yorumlanabilir. Madımak Katliamı Hafıza Merkezi ana başlığıyla; dijital kütüphane ve sözlü tarih anlatımlarını içeren "Unutulmayan" belgeseli sanal müzenin de kapısını aralıyor. Ayrıca oylumlu bir "Çok Kötü Bir Şey Oldu" belgeseli bu bütüne toplumsal bir kazı bilimle katkı sağlıyor.

Madımak Katliamı Hafıza Merkezi Koordinatörü Eylem Şen'in hazırladığı Unutulmayan belgeseli aynı zamanda sanal müzenin kilidini elinde tutuyor. Otelin içinde her bir yitirdiğimiz kendi odasında adeta yaşamaya devam ediyor. Canlanıp hayatından izler paylaşıp, yeniden kayboluyor. Özellikle gençlerin ilgisini çekecek bu çalışmanın dijital bellek adına öncü bir girişim olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca sanal müzeyi ziyaret edenler muazzam bir veri tabanı ile karşılaşacak ve son derece estetik bir görsel tasarımla içerik yönetiminin başarılı bir biçimde buluşmasına tanıklık edecek. Çok uzun zamandır hayal ettiğimiz ve önümüze set çekilen utanç müzesinin sanal dünyada kendine yer bulmasının da anlamlı olduğuna inanıyorum.