Adalet terazisi

Paris'te bir sonbahar günüydü. Cenaze töreninde binler ömrünü sözcüklere adamış bir yazarın ardından gür sesle haykırıyordu: "Germinal!" Zola, maden işçilerinin özgürlük savaşımını, sermayeyle çatışmasını anlatan bir başyapıt bırakmıştı ardında. Roman kişisi Etienne, yeni geldiği kasabada üç kuruş para kazanmak uğruna maden ocağına inmiş, öfkesiyle, eşitsizliklere karşı sesini yükseltmesiyle tanınmıştı. İşler bir noktadan sonra çatallaşacak, grev bastırılacak, Etienne de valizini toplamak zorunda kalacaktı. Ama arkasında umudu bırakacaktı. Bir gün gür sesin yeniden yükseleceğine inanç herkesin kalbinde filizlenecekti. Açıkçası Germinal sözcüğünün Fransızcada "tohum" anlamında kullanıldığını yeni öğrendim. Binlerce insan bir yazarın cenaze töreninde romanından yola çıkarak "tohum" diye sesleniyor; direniş tohumunu ektiği için minnet duygularını dile getiriyordu. Böyle bir tabloya insanlık tarihinde rastlamak kolay değildir. Bir yazarı gömmek üzere cenazeye katılanlar, ölüm yaşam çatışmasına, gidenin ardından duydukları acıya, yasa rağmen geleceği kutsamaya adamışlardır kendilerini her şeyden önce.

***

Geçtiğimiz günlerde bu ülkeye bir tohum ekip gidenlerden Altan Öymen'i kaybettik.

Sadece onurlu bir yaşam bırakmadı ardında. Bir siyasetçinin dürüst ve ahlaklı olabileceğini de gösterdi. Yaşayan bir tarihti o. Hafızasına derin hayranlık duyardım. Henüz çiçeği burnunda gencecik bir kültür sanat muhabiriyken Devlet Tiyatrosu'nda oynanan Thorton Wilder'ın bir oyununda yaşananları haber atlatarak yazmıştı. Tam yetmiş sene sonra oyunun kadrosunu eksiksiz saymıştı bana. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım neredeyse. Gazeteciliğin temel ilkelerini ve etiğini ondan öğrenirdiniz.

Altan Bey; kardeşim Zeynep Altıok'la hazırladığımız Bir Dem Ankara kitabımızda eski Ankara meyhanelerini anlatan kapsamlı bir yazı yazmış; kendi aile fotoğraflarını da vermekten çekinmemişti. 25 Ocak'ta Manisa'da ani bir kaza sonucunda yitirdiğimiz Ferdi Zeyrek'in konuklarıydık birlikte. Okan Toygar'ın Büyükada'da düzenlediği adalet temalı konser öncesinde iki satır konuşmuştuk en son. Bize Türkiye'nin sepya tarihinden manzaralar bırakacak derinlikteki kitapları başucumuzda olmaya devam edecek.

***

Böyle değerlerim aramızdan ayrılması onların ektiği değerlerle oluyor. Biz ise son zamanlarda özellikle mitinglerde yükselen umudu görüyoruz bu ülkede. Toplumun büyük bir çoğunluğu "Germinal" diye bağırıyor. ünkü çoğunluk üç büyük yangınla boğuşuyor: Onca adaletsizlik ve hukuksuzluk nedeniyle yüreğimizdeki yangın... Bu yangın oy verdiklerimizden eş dost akrabaya kadar herkesi kodese tıkıyor. İkincisi satın alma gücümüzün günbegün azalması sonucunda soframızdaki yangın... Ve sonuncusu doğanın dengesini bozan rantçılarla vatan düşmanlarının el ele vermesinin sonucu ormanlarımızda çıkan yangın. Böyle çalkantılı bir dönemden geçerken yalanın dolanın alıp başını gittiği düzende nefes almaya çalışıyoruz. O yüzden kitlelerin inanmaya ihtiyacı var.

***

ılgınlığı kendinden menkul dönemlerde alçaklığın resminin yapılmasını meşru kılan birçok yönelim vardır. ok çalan ödüllendirilir, özgürlük, paranın diliyle ancak mümkün olur, söz sahteciliğin ta kendisine dönüşür. Mesela "Sansür yok" demek aslında sansürü onaylama aracıdır. Bir yazarın ifade özgürlüğüne, bir bankerin spekülasyon değerleri üzerinden bakma kolaycılığına rahatlıkla düşülebilir. Hasta bir insana ısrarla hasta olmadığını söylemek ise değerler sisteminin üstüne tüy diker. Evrensel yalan sisteminin tepe noktası oluverir.

***

Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, daha önce iki kez kanser tedavisi gören ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında tutuklanarak Beylikdüzü Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Mehmet Murat alık'ın tedavi gördüğü İzmir Şehir Hastanesi'ne gitti. Onu 18 kilo zayıflamış bünyesiyle göremedi. Lenfoma teşhisiyle hastanede tedavi gören alık'ı bakanlığın izniyle hastane yönetiminin kendisine verdiği görüşme hakkını, enfeksiyon riskini de göz önünde bulundurarak annesi