Koreografi üzerine

Gerek akademide gerekse sosyal çevremde "her tarafı para ve menfaat olmuş bir oyuna bu kadar fazla anlam yüklemeni anlamıyoruz" eleştirileri alıyor ve bazen çaresiz kaldığım anlarda kendi kendime "belki de haklı olabilirler" dediğim oluyordu. Son Trabzon seyahati bu anlamdaki kısmi şüphelerimi bertaraf etmem adına çok iyi geldi. Şöyle kiYaklaşık 150 kişilik genç ordusu 10 gün geceli gündüzlü çalışıp bir sanat eseri ortaya koyuyor. Sadece 2 dakika gösterilecek bir sanat eseri. Bir ressam yaptığı resmin altına imzasını atar hatta sonra o tabloyu satıp para kazanır. Şair, romancı, söz yazarı, senarist Hepsi eserlerinden hem manevi hem maddi anlamda bir şekilde fayda sağlarlar. Oysa tribüncüler isimlerinin geçmeyeceği, hiçbir şekilde maddi fayda sağlamak şöyle dursun hayatlarından fedakârlık ederek ortaya koydukları bir çalışma için günlerini verdiler. Muhtemelen oradaki çalışma temposunu anneleri, babaları, akrabaları görse şu cümleyi kuracak: "İki odun kes, kömür taşı hatta markete git desek naz edersin burada canın çıkıyor tek sitem etmiyorsun." Etmiyorlar çünkü aşıklar Modern zamanlarda karşılıksız aşkın tablosunu gördüm hafta sonu Trabzon'da. Sadece aşkın mı Hayır Hemen her siyasi tartışma programında kullanılan "asgari müştereklerde ülke için bir olma" halinin de mikro planda bir resmini gördüm. Trabzonspor taraftar grubu denmez taraftar grupları denir. Ve herkes bilir ki bu sayıca çok olan taraftar gruplarının birbiri ile geçinmesi de kolay değildir. Hatta sosyolojik olarak farklı yerlere de düştükleri olur. Sonuçta mezarları bile ayrı bir coğrafyada herkes şikâyet etse de anlaşılır bir durumdur bu. Ama onlar bu koreografi çalışması ile "asgari müşterekte birleşmek" nedir, nasıl olur, nasıl