Psikolojik dayanıklılık...

Sevdiğiniz bir insanı kaybedersiniz.

Eşinizden ayrılırsınız.

İşinizi kaybedersiniz.

Önemli bir sınavı başaramazsınız.

Beklediğiniz pozisyona başkası atanır.

Bu ve benzeri olaylarda neden kimi insan çöker kalır da kimileri bu olayı daha kolay atlatıp yaşamını sürdürür

Nazi döneminde yaşanan soykırımdan kurtulanlar yaşamlarını nasıl sürdürmüşlerdir

"Psikolojik dayanıklılık" akademik çalışmaların yıllarca süren konusu olmuştur.

Boston'daki (ABD) Harvard Tıp Okulu'nun Yetişkin Gelişmesini İnceleme Merkezi'nin müdürü George Vaillant 60 yıllık bir dönem boyunca izlenen çeşitli gruplardaki gözlemlerini açıklamıştır.

Araştırmaları sırasında çeşitli gruplarda yapılan incelemelerin üç konuda çakıştıklarını gördüler.

Birincisi, "gerçekle yüzleşme kapasitesi".

İkincisi, "yaşama verdikleri anlam".

Üçüncüsü, "yeni yollar arayıp bulma yaratıcılığı".

Çalışmalar bu üç etkenin "psikolojik dayanıklılık" gücünün temelini oluşturduğunu gösteriyor.

GERÇEKLE YÜZLEŞME NEDİR

Bizi üzen, dahası üzmeyi sürdürecek bir gerçekle yüzleşmek çok zordur.

Burada kolay olan, "gerçekten kaçmak", "gerçeği inkâr etmektir".

-Biz seçimi kaybetmedik, oylarımızı artırdık. (Kemal Bey'in seçim sonrası açıklaması)

-Yapılan zamlar psikolojiktir. (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zamlara ilişkin açıklaması)

-Benim çocuğum bunu yapmamıştır. (Çocuğunu koruyan bir annenin savunması)

-Kızım böyle bir şeyi asla yapmaz, iftira atıyorlar. (Kızını savunan bir babanın feryadı)

Bu ve benzeri gerçekten kaçışları, gerçeğin inkârlarını her alanda görürüz.

Oysa gerçeklerden kaçış, gerçeklerin inkârı sürekli bir korkuyu da besler, "gerçeğin ortaya çıkması".

"Gerçekle yüzleşme" ise üzücü olaya çözüm bulmanın ilk adımıdır.

Evet, biz kaybettik. Bunu anlamalı ve çözümü aramalıyız.

Evet, boşandık, artık kendi yolumuza gideceğiz.

Evet, çocuğum bunu yaptı, nedenlerini bulmalıyım.

Evet, onu kaybettim, artık onsuz yaşamayı öğrenmeliyim.

Evet, başarısız oldum, nedenlerini arayıp bulmalıyım.

Gerçekle yüzleşme budur.

YAŞAMIN ANLAMI VAR MI

Nazi toplama kampında, Auschwitz'de çok zor koşullarda yaşayan Yahudi psikiyatr doktor Viktor Frankl kendine bu soruyu soruyordu: "Yaşamın anlamı var mı"

Her gün aşağılanan, her an dövülebilir, öldürülebilir bir yaşamı sürükleyen insan yaşamak için neden bulabilir miydi

Viktor Frankl, bu soruya "Evet" diye yanıt verdi.

Yaşamayı sürdürmenin bir "anlamı vardı".

Buradan kurtulunca konferanslar verecek, burada çekilen acıları, burada yaşanan zulmü anlatacaktı.

İnsanlığa yararlı olacak çalışmaları için şimdi yaşaması gerekiyordu.