Düşünce özgürlüğü ve Spinoza...

Baruch Spinoza Portekiz Yahudisi. Amsterdam'da doğuyor, 1632, Lahey'de ölüyor, 1677. Yahudi cemaati Hollanda'ya göç etmiş. Burada kendi içinde güçlü bir cemaat oluşturmuşlar. Spinoza da bir mercek ustası olarak ünleniyor ama bir yandan da Musevi dini hakkında, kuralları hakkında, ayinleri hakkında düşünüyor.Spinoza'nın düşünceleri eleştirel, akıl üzerine konan inanç ambargolarını eleştiriyor, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan kurallara karşı çıkıyor, ayinleri baskıcı buluyor.Musevi cemaati bu tutuma çok sert tepki veriyor, uyarılara aldırmadan düşüncelerini açıklayan Spinoza'yı aforoz ediyorlar ve cemaatten atıyorlar.Spinoza artık cemaat dışında kalmıştır. Yardım edilmesi yasaklanmıştır. Maddi manevi destek vermek, onu dinlemek, yazdıklarını okumak dinen yasaktır. Selam vermek bile yasakların içine girmiştir.Spinoza geri adım atmayacaktır. Sürgüne gidecek, hayatını tek başına sürdürecek ama düşüncelerini açıklamaya devam edecektir.Düşünceleri çok açıktır: Özgür düşünmek ve düşüncelerini sözle, yazıyla açıklamak insanın doğal hakkıdır. İnsanlık adil olmaktır, eşit olmaktır ve eşitlikle dayanışmadır.Bir toplumun doğru yönetimi de aristokrasi ya da monarşi değil, demokrasidir. Çünkü, ancak demokrasi ile yönetilen toplumlarda özgürlük ve eşitlik vardır.İşte, Spinoza'yı yüzyılların ötesine taşıyan, bugün de bizim yolumuzu aydınlatan düşünceleri bunlardır.Yüzyıllar sonra günümüzde...Değerli "düşünür-şairimiz Ataol Behramoğlu", Aydın Üniversitesi'nde ders verdiği kürsüsündeki görevine son verildiğini açıkladı. 2011 yılından beri çalıştığı üniversitesine incitici olmamasına dikkat ettiği bir veda yazısı yayımladı. Göreviyle ilgili bir sorun olmadığını, ancak Ataol'un iktidar karşıtı söz ve yazılarının çalıştığı üniversiteye bir baskı nedeni yapıldığını, olayın buradan kaynaklandığını öğrendik.Üniversite yönetimi bu baskılara dayanamamış, Prof. Dr. Ataol Behramoğlu'nun Rus dili ve edebiyatı kürsüsündeki görevine son vermişti.Günümüzde bir özel üniversite, seçkin bir öğretim üyesinin "özgür düşünme, düşüncelerini söz ve yazıyla özgürce açıklama" hakkına sahip çıkmıyordu.Biz bunu hiç bir mazeretle kabul edemeyiz.Üniversite demek, özgür düşünmenin, özgür bilgi üretiminin, bunların söz ve yazıyla özgürce açıklanmasının ve toplumu aydınlatmanın kutsal yeri demektir.Eğer özgürlük yoksa üniversite de yoktur.Olağanüstü hal döneminde "Barış Bildirisi"ne imza verdikleri için görevlerine son verilen üniversite öğretim üyelerine de büyük bir haksızlık yapılmıştır. Aslında üniversiteler, bünyelerinde yapılan haksızlıklara direnmeyi bilmelidir. Üniversiteler "özerk bilim kuruluşları" kimliklerini ancak böyle kanıtlarlar.Günümüzde bunu yapan Boğaziçi Üniversitesi'dir. İki yıla yaklaşan süredir, rektörlüğe yapılan atamayı protesto etmeyi