Erkam'ın İzinde
Mekke Sıcağın taşları kavurduğu, kalplerin ise zulümle katılaştığı bir şehirdi. Kabe'nin gölgesinde binbir put, insanı insana yabancı kılan bir gaflet uykusundaydı. İşte o karanlığın tam ortasında bir ses duyuldu. Bu alışılmışın dışında bir sesdi. Tek bir İlah'dan, adaletten, merhametten söz eden bir ses Muhammed Mustafa (s.a.v.) o sesi insanlara duyururken, birileri de o sesi susturmak için diş biliyordu. Mekke'de bir genç vardı. Erkam bin Ebi'l-Erkam.
Henüz on yedi yaşındaydı Erkam. Düşünsenize; yeni yetme bir genç, cılız bir gövde ama içinde yıldızlar kadar derin bir inanç. Kimine göre delilikti bu cesaret, kimine göre aklın sınırlarını aşan bir fedakârlık Ama o biliyordu. Eğer peygambere ve onun öğretisine katılanlara bir ev açılmazsa bu davet yeşeremezdi. İşte bu duygu ve düşüncelerle Erkam evlerinin kapısını açtı. O günlerde bu evin kapısından giren sadece insanlar değildi; umut girdi, sabır girdi, dua girdi. İslam'ın ilk tohumları, sıcak taşların arasında değil, Darü'l-Erkam'ın serin odalarında filizlendi. Orada vahiyle inen ilk ayetler öğretildi, orada ilk kardeşlik kuruldu. Orada korku, dua ile göğüslenip cesarete dönüştü.
Bir düşünelim. Herkes susarken bir genç konuşmadan bir ev açıyor. Bir şehirdekiler evlerinin kapısını değil gönül kapılarını kapamışken o tek bir kapıyı açık bırakıyor. Belki de hakikatin yolculuğu, işte hep böyle tek bir kapıyla başlıyor. Tek bir gönülle, tek bir sözle
Bugün o kapının izini yazmaya gayret ettim. Çünkü çağ değişse de ihtiyaç aynı. Bir sığınak, bir nefeslik merhamet, bir samimi omuz. Kim bilir; belki de modern şehirlerin soğuk apartmanlarında hâlâ bir Erkam'a ihtiyacımız olabilir. Belki bahsettiğimiz kalabalıklar arasında kaybolan bir genç, bizim bir "nasılsın" sorumuzda kendine yer bulacak. Belki yazdığımız bir mesaj, birinin kalbine Darü'l-Erkam kadar geniş bir huzur olacaktır. Bunu bilemeyiz elbette. Erkam olmak, bugünün dünyasında bir apartman dairesini, bir öğrenci evini, bir kahve masasını, bir dost meclisini Darü'l-Erkam'a çevirmektir. Elini cebine değil, kalbine götürmektir. "Benimle olmaz" dememektir. Çünkü Mekke'nin zifiri gecelerinde bir genç nasıl bir kapı açtıysa, senin de açabileceğin kapı var.