Yurt

Taşı sıktık, suyuna vergi verdik. Yola çıktık, azığı sele verdik. Az gittik, uz gittik, acıyı bal eyledik. Çok düştük, kaldıran olmadı, geldik bugüne.

Postal sesleri, polis copları, fabrika bacaları, seçmen kağıtları, mahkeme koridorları arasında geldik bugüne.

Bugünün en büyük trajedisi, dünün aynısı olmasıdır. Bildik göre göre.

Yine de burayı yurt bildik kendimize. Toprağını, insanını, şarkısını, arkasını, eksiğini, fazlasını sevdik bir şekilde.

Burası yurdun dediler, sevdik. Yurttaşı bulmak kaldı geriye.

Yüz yıl önce cumhuriyet ilan edildiğinde bir kapı aralandı. O kapıdan geçmek bir türlü nasip olmadı. Çünkü cumhuriyet bir tebaaya değil cumhura ihtiyaç duyuyordu. Eşit ve hür yurttaşlara.

Yurttaşı kendi sesiyle eşit kabul etmek zordu. Tek bir ses seçmek ve ritmi ona eşitlemek kolay görüldü. Ahengi bozan ve hala devam eden o inat, bunca güzel sesten iyi bir beste çıkmasına izin vermedi.

Marşlar, silahlar ve andlar içinde kutlanılan cumhuriyetin 100. yılında bazı acı gerçekler sloganların gölgesinde kaldı. Temelinde eşit yurttaşlığı barındıran ve "halkın kendi kendini yönetmesi" olarak tanımlanan Cumhuriyetle aramızdaki mesafe ışık yılıyla ölçülebilir ancak.

Halkın oylarıyla seçilen ve milletvekili sıfatını taşıyan Can Atalay'ın tutsak edildiği bir ülkede cumhuriyetin başarıyla uygulandığını iddia edebilen yoktur herhalde.

Can Atalay'ın hakkının ihlal edildiğini tespit eden Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay tarafından suç duyurusunda bulunulan bir ülke gerçekten adil bir yurt olabilir mi

Siyasetçilerin yönlendirmesiyle köpüren yargı iç savaşının yaşandığı ülkede eşit ve hür yurttaş olmak mümkün mü

Yurdu elinden alınan Filistinlilere yönelik zulmü protesto etmek için ABD Dışişleri Bakanı Blinken'i protesto eden Gülden Sönmez'in apar topar gözaltına alındığı bir ülkede kim, neyi, nasıl ifade edebilir

Hüda Kaya'nın 25 yıl önce de bugün de tutuklu olduğu ülke, sürekli başa sarılan bir gerilim filminden başka neye benzetilir

Evladı kaybedilmiş annelerin ifade hürriyetinin bile engellendiği, her cumartesi günü evlat acısının katmerlendiği bir düzlemde hangi cümle devrilmez ki

Yalnızca "çok şanslı" öğrencilerin gidebildiği; yemekleri sağlıksız, odaları havasız, asansörleri güvensiz öğrenci yurtlarıyla dolu bir yurt dibe düşmekten kurtulabilir mi

Daha fazla sayıp iç karartmak niyetinde değilim. Belli ki Türkiye iyiye gitmiyor. Bu yönü değiştirmek zorundayız. Tarihin akışı, siyasetin doğası, eşyanın tabiatı gereği Türkiye'nin artık normalleşmesi gerekiyor. Bunun için öncelikle norm belirleyen kurumları harcamayı bırakması gerekiyor.