Doğuşta insanın sadece içgüdüleri ve refleksleri vardır. Bilinci, Ahlakı ve Vicdanı yoktur.
Bilinç, Ahlak ve Vicdan, doğumdan sonra, içine doğulan aile ve toplum ilişkileri aracılığıyla, görerek, yaşayarak (elbette eğitimle) öğrenilir ve geliştirilir.
Bilinç Ahlakı, Ahlak Vicdanı doğurur...
Kişilik bilinci, bireyin kendi varlığının, duygu ve düşüncelerinin ve çevresinin farkında olması ve varlığını "Ben" kavramı ile ifade etmesidir.
***Ahlak, bireyin ve/veya toplumun doğru ve yanlış davranışlarını belirleyen değerler, kurallar ve ilkeler bütünüdür.
Ahlak, genellikle toplumsal kimlik ve kurallar, kültürel değerler ve bireysel inançlarla biçimlenir.
***Vicdan, bireyin kendi eylemlerini Ahlaki açıdan değerlendiren ve ona doğru yolu gösteren içsel bir rehberdir.
Bilincin bir uzantısı olarak Vicdan, bireyin Ahlaki ilkelerle uyumlu olup olmadığını sorgulamasını sağlar.
***Türkiye'de yalakalığın ve dönekliğin üç temel kaynağı vardır:
Birincisi, bireyin Bilincini, Ahlakını ve Vicdanını oluşturan, ailenin, arkadaşların, öğretmenlerin "Büyüyünce ne olacaksın" sorusudur.
Ne yazık ki bu soru, insanları, bir şeyler YAPMAYA değil, bir şey OLMAYA yönlendirir.
Dolayısıyla insanlar, örneğin iş yapmayı, ülkelerine hizmet etmeyi değil belli makamlara gelmeyi, bir şeyler olmayı hedefler.
İkincisi, Türkiye'de siyasetin zengin olmak için yapılması ve kullanılmasıdır.
Oysa örneğin gelişmiş ülkelerde genellikle zenginler, hiç gelişmemiş ülkelerde ise feodal beyler ve tarikat şeyhleri siyaset yapar.
Üçüncüsü, siyasal kültürün, yapının ve hukuk düzeninin yalakalığa, dönekliğe prim vermesidir.
Parti ve ideoloji değiştirenler, biat ettikleri tarafta el üstünde tutulurlar.
Üstelik ne kadar sert bir dönüş, ne denli beklenmedik ve utanmazca bir döneklik ve aşırı yalakalık yaparlarsa, o denli alkış aldıklarından, katıldıkları yerlerde tiksindirici eylem ve söylemler üretir ve en kirli, en rezil işlerde kullanılırlar.