'Ucube şahsım devleti' iktidarın sonunu getirdi!

Bugünkü "Ucube Şahsım Devleti" rejimi, 16 Nisan 2017 sözde halkoylamasıyla güya kabul edilen "Ucube Anayasa" ile kuruldu.Ama bu noktaya bir anda gelinmedi.1971'de başlayan, 1980'de hızlanan, 2002'de belirginleşen ve 2007'de iyice ivme kazanan bir süreçle gelindi.Önce, "ucube" teriminin anlamını bir kez daha anımsatalım:"Acayip, alışılmadık", "alışık olunmayan, garip görülen" anlamına gelir.Bir başka anlamı da "Adını taşıdığı veya ait olduğu düşünülen cinse veya türe benzemeyen" varlıktır.Bu nedenle de kimi zaman, "Şaşılacak denli çirkin olan" anlamında da kullanılır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok uzun bir süreç sonunda "Ucube Şahsım Devleti" haline getirilmiştir.Bunun ilk adımı, Türkiye'nin en demokratik Anayasası olan 1961 Anayasası'nı hacamat eden 12 Mart 1971 askeri darbesi ile atılmıştır.İkinci adım, Cemaatle anlaşarak yapılan ve 1961 Anayasası'nı tamamen yürürlükten kaldıran baskıcı 1982 Anayasası ile gerçekleştirilmiştir.Üçüncü adım, Özal'ın 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri gibi emperyalizmin desteğiyle iktidara gelmesi ve ortamı emperyalizmin uzantısı olan bugünkü iktidara hazırlamasıyla atılmıştır.Dördüncü adım olarak, iktidar zaten Demokratik olmayan 1982 Anayasası'na bile ilk darbeyi, 21 Ekim 2007 tarihindeki halkoylamasıyla vurmuştur:Bu halkoylamasıyla, Anayasa'nın lafzına ve ruhuna aykırı olan bir biçimde, Parlamenter Rejim'in mantığına aykırı olarak Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edilmiştir. Böylece, Anayasa resmen "Ucubeleşmiştir".Beşinci adım, 12 Eylül 2010 halkoylamasında, yargının siyaset etkisine açık hale getirilmesiyle atılmıştır.Altıncı adım, Erdoğan'ın 2014'teki Cumhurbaşkanlığı seçimine Başbakanlıktan istifa etmeden girmiş olmasıyla gerçekleştirilmiştir.Bu adımın anlamı, fiili olarak Anayasa'nın askıya alınmış olmasıdır.Yedinci adım, Erdoğan'ın 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, hem Anayasa'ya hem de Demokratik geleneklere aykırı olarak hükümet kurulmasını engellemesi ve seçimleri 1 Kasım'da tekrarlatmasıdır.Sekizinci adım, Hulusi Akar'ın yazılı ifadesinden de öğrenildiği üzere, en azından birkaç saat önceden haber alınan 15 Temmuz 2016 askeri darbe teşebbüsü bahane edilerek 20 Temmuz'da ilan edilen Olağanüstü Hal'dir.Dokuzuncu adım, OHAL koşullarının baskısı altında, adaletsiz bir biçimde yapılan, oyların yasalara aykırı olarak sayıldığı 16 Nisan 2017 referandumuyla "Şahsım Devleti"nin Cumhurbaşkanı'na endekslenen yapısının belirlenmesi ve adının konulmasıdır:Bu noktaya hep "İleri Demokrasi" vaatleriyle gelinmiş, bu noktadan sonra da "Halkın Ucube Rejim ile Aldatılması" kurumlaştırılmıştır!Peki halk ya da vatandaş veya daha işlevsel bir tanımla seçmen, bu "Ucube Şahsım Rejimi" aracılığıyla nasıl aldatılıyor1) Anayasa'da mevcut Rejim'in "Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti" olduğu yazıyor.Oysa bu iktidarın kurduğu "Ucube Şahsım Devleti Rejimi" ne Demokratiktir ne Laiktir ne Sosyal Devlet'tir ne de Hukuk Devleti'dir:a) Demokratik değildir çünkü iktidarın eylem ve söylemleri Demokratik Rejim'in temeli olan bütün Temel Hak ve Özgürlükleri sınırlamış ve kısıtlamıştır. Ayrıca seçimlerin adaleti ve şeffaflığı da yok edilmiştir.b) Laik değildir. Gerek iktidarın eylem ve söylemleri gerekse yargı kararları, laikliği, laiklik savunucularını görmezden gelmekte, din