Seçimlerde etnikçi politika engellenmelidir!

Türkiye, Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uyulmayan, açıkça "Anayasa Darbesi" yapılan bir ortamda, güya "adil, şeffaf, ve yargı denetiminde" olan sözde "Demokratik Yerel Seçimlere" gidiyor.

Ben muhalefet partilerinin yerinde olsam AYM kararları uygulanana kadar seçimleri boykot ederdim.

Çünkü iktidarın Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymadığı bir ortamda, sözde "yargı güvencesiyle seçim yapmak" muhalefet için, doğrudan doğruya boynunu giyotine uzatmak anlamına gelir.

Üstelik iktidarın YSK'yi de kullanarak seçimleri, nasıl yozlaştırdığı, 16 Nisan 2017 Halkoylamasında ve ondan sonraki seçimlerde yaptığı baskı ve dezenformasyon yöntemleriyle zaten tarihe geçti.

Yerel seçimlere giderken iktidarın yine, Hukuk Devleti'nin ve Demokratik Rejim'in altını oyan, dinci ve etnikçi kimlik politikalarını devreye sokacağı anlaşılıyor.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma günü Yalova'da yaptığı konuşmada yerel seçimlere giderken şu sözlerle yine din ve ırk kimlikleri üzerinden suçlamalarda bulunacağının ve Anayasa Darbesi'nin devam ettirileceğinin mesajlarını verdi.

"Ülkenin ve milletin aleyhine CHP ve DEM birlikte hareket ediyor."

"Bölücü emellerine set çeken, sınır ötesi harekâtlarımızdan rahatsız olanlar bunlar."

"Tam 30 yıllık işgalin altından Karabağ'ın özgürlüğe kavuşmasından rahatsız olanlar bunlar."

"Filistin'de hakkın ve adaletin savunulmasından rahatsız olanlar bunlar. İsrail'in yanında yer alanlar bunlar."

"18 yıl hapse mahkûm bir teröristi Meclis'e taşımak için hukukun altından tünel kazmakla kalmıyorlar."

"Şimdi de mahalli seçim işbirliği kisvesi altında cezaevlerindeki terör örgütü mensuplarını salmanın hesabını yapıyorlar."

Tam bu sırada Meral Akşener de Sivas'ta yaptığı seçim konuşmasında geçmişte işlenen siyasal cinayetlerin "mertçe" olduğunu ileri sürerek yerel seçim öncesinde siyasal havayı gerginleştirdi.

Üstelik bu sözlerinin uyandırdığı tepki üzerine yaptığı açıklamada, partisinin etnikçi çizgisini vurguladı.