Milli eğitim ve laiklik (1)
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in Laikliği saptıran, Cumhuriyetin ilk dönemlerini suçlayan sözlerinden sonra, hem Laiklik hem de Milli Eğitim hakkında birkaç yazı yazmak şart oldu.
Bugün bu sütunda defalarca yaptığım Laiklik tanımıyla işe başlayalım.
Yarın Milli Eğitim Bakanı ile devam ederiz.
İslamcıların yazdığı bazı sözlüklerde Laiklik "din karşıtlığı", "dinsizlik" olarak tanımlanmıştır.
Bu ciddi bir saptırmadır.
Çünkü Laiklik "dinsizlik" ya da "din karşıtlığı" değil, tam tersine, bütün dinleri, mezhepleri, inançları ve inançsızları da KORUYAN bir DEMOKRATİK DEVLET İLKESİDİR.
Laiklik kavramını saptırmak isteyenlerin kullandığı "Birey laik olmaz, devlet laik olur" ifadesi de DOĞRU DEĞİLDİR!
ÇÜNKÜ Laik devletten yana olan birey, tanım gereği, Laiktir.
Örneğin, bir Musevi, bir Hıristiyan ya da bir Müslüman devletin Laiklik ilkesinden yanaysa, Laik bir Musevi, Laik bir Hıristiyan veya Laik bir Müslüman olur.
Laiklik, SADECE din ve devlet işlerinin birbirlerinden ayrılması demek de DEĞİLDİR:
Laik devletin, din ve devlet işlerini ayırmasının yanında iki önemli görevi daha vardır:
Birinci olarak, çoğunlukta olan inanç sahiplerinin, bu inançta olmayan vatandaşlara baskı yapmasını engellemekle, bütün inanç sahiplerini ve elbette inançsızları da ÇOĞUNLUK BASKISINA KARŞI KORUMAKLA YÜKÜMLÜDÜR.
İkinci olarak, inanç sahibi insanlara, Allah adına, din adına, peygamberler adına, tarikatlar adına, inançlarını nasıl yaşayacaklarına ilişkin BASKI YAPILMASINI DA ENGELLEMEKLE YÜKÜMLÜDÜR.
Laiklik çağımızı kana bulayan dinci-tarikatçı-mezhepçi teröre karşı da en büyük sığınak, en etkili ilaçtır!