Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde iyi hal indirimi rezaleti

Sevgili okurlarım, ben bütün insanların eşitliğinden ve özgürlüğünden yanayım.Irk ve milliyet ayrımcılığına karşıyım.Din ve mezhep ayrımcılığına karşıyım.Cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığına karşıyım.Ama ne yazık ki bütün bu ayrımcılıklar, yüzyıllar boyunca, toplumların "Mukaddes Değerleri" olarak insanların adeta genlerine kazılmıştır.Bütün savaşlar esas olarak menfaat uğruna yapılmış olmakla birlikte hepsi, ya din ve mezhep ya da ırk ve milliyet adına kamufle edilmişler, yoksul kitleler, egemen yöneticilerin çıkarları uğruna ölüme gönderilmişlerdir.İnsanları yerleşik kültüre geçiren Tarım Devrimi'nden itibaren, bütün toplumsal ilişkiler de erkek egemenliği üzerine kurulmuştur.Kadını ezen bu "Erkek Egemen Feodal Kültür" Tarım Dönemi'nin çok uzun sürmesinden dolayı bütün dünyadaki tüm toplumların adeta genlerine işlemiş, Endüstri Devrimi döneminde de uzun süre egemenliğini sürdürmüş ve sürdürmektedir.Tarım Dönemindeki yaşamın ve kültürün kodlarına uygun biçimde nazil olan bütün Tek Tanrılı Dinler de ne yazık ki mevcut toplumsal ve ekonomik koşullara yönelik kurallar ve değerler koyduklarından dolayı bu kültürün destekleyicisi olmuşlardır.Böylece erkek egemenliği ve onun sonuçları olarak:Kadının ikinci sınıf vatandaşlığı...Hatta "büyücülük" suçlamalarıyla şeytanlaştırılması...Ya da en azından erkeğin emrinde, anneliğin mukaddes duygularını bile zedeleyecek biçimde evindeki bir kuluçka makinesi gibi muamele görmesi...Bütün toplumların hem soyut inanç sistemlerine hem de somut uygulamalarına yüzyıllar boyunca hâkim olmuştur.İnsan hakları, özgürlük ve eşitlik kavramları çok yavaş bir biçimde gelişen ilkelerdir.Zaten çok yavaş gelişmekte olan bu evrensel eşitlik ve özgürlük kavramları içinde en geriden gelen de kadınların özgürlüğü ve eşitliğidir.En gelişmiş, Endüstri Devrimi'ni bile geride bırakıp Bilişim Devrimi aşamasına geçmiş en ileri toplumlarda dahi, "Erkek Egemen Tarım Kültürü"nün tortuları hâlâ hem toplumsal hem de ekonomik ilişkilerde görülmektedir.Hele (Cumhuriyet'e ve Atatürk DevrimlerineReformlarına rağmen) Türkiye gibi, henüz çağdaşlaşmasını tamamlayamamış olan toplumlarda, insanlar arasındaki bütün ayrımcılıklarla birlikte cinsiyet ayrımcılığı da bütün ilişkilerimizde varlığını hatta egemenliğini sürdürmektedir.Bugün kadını ezen bu kültürün yargıdaki yansımalarına ilişkin bazı örnekler vereceğim.Elbette yargının bu tutum ve davranışı, ErdoğanAKP iktidarının kadını ikinci sınıf vatandaş gören anlayışı sonunda daha belirginleşmiş ve bütün toplumu isyan ettiren düzeylere ulaşmıştır.Erdoğan'ın, Türkiye'nin öncülük ettiği ve Meclis'te kabul edilen bir kanunla katıldığı, kadına aile ve konut içindeki şiddeti önleyen İstanbul Sözleşmesi'nden, tarikat ve cemaatlerin baskısıyla, bir gece yarısı tek bir imza ile çıktığını ilan etmesi kadına karşı olan bu ayrımcılığı, bütün toplumda olduğu gibi, yargıda da güçlendirmiştir.Aşağıda bu konudaki yüzlerce örnekten sadece birkaç tanesini (isimleri saklayarak) alıntıladım.6 Ekim 2016 149journosÇekmeköy'de dört çocuğunun annesi eşi H.Ç'yi tornavida ile öldürmeye teşebbüs eden Y. K'yi önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptıran mahkeme "tahrik, pişmanlık ve iyi hal" nedeniyle cezayı 11 yıl 3 aya indirdi.24 Mayıs 2019 GüneşKüçükçekmece'de boşanmak istediği eşi Z.Y'ye 9 el ateş ederek öldürmeye teşebbüs ettiği gerekçesiyle yargılanan M. Y., 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, sanığın duruşmalardaki iyi halini dikkate alarak cezasını 15 yıla düşürdü.8 Haziran