İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri
Bu yazının başlığı, Zülâl Kalkandelen'in yeni ve genişletilmiş baskısı yapılan kitabının adı.
Kalkandelen bu kitabında, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olan fikirlerin İdris Küçükömer'den çok önce, Cumhuriyetin kuruluş dönemine kadar uzandığını anlatır.
Bu önemli kitabın yeni baskısının Cumhuriyet Yayınları tarafından yapıldığı bugünlerde, Atatürk'ün NUTUK'ta, bu konuda neler söylediğine bakmak istedim.
Benim günümüzün diline çevirdiğim "Emre Kongar Seçkisiyle NUTUK" kitabından aldığım bölümde konuyu Atatürk aşağıdaki sözlerle anlatıyor.
Efendiler, Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için, herkesin bildiği gibi, bir geçiş dönemi yaşadık.
Bu dönemde iki fikir ve görüş birbiriyle sürekli olarak çatıştı.
O fikirlerden biri, Saltanat devrinin devam ettirilmesiydi. Bu fikrin taraftarları açık idi.
Öteki fikir, Saltanat yönetimine son vererek cumhuriyet yönetimini kurmaktı. Bu, bizim fikrimizdi.
Biz fikrimizi açıkça söylemekte sakınca görüyorduk. Ancak görüşümüzün uygulama gücünü saklı tutup onu uygun bir zamanında gerçekleştirebilmek için, Saltanat taraftarlarının fikirlerini uygulama alanından uzaklaştırmak zorundaydık.
Yeni yasalar yapıldıkça, özellikle Anayasa yapılırken Saltanat taraftarları, padişah ve halifenin haklarının ve yetkilerinin açıkça belirtilmesinde ısrar ederlerdi. Biz, bunun zamanı gelmediğini veya gerek olmadığını belirterek o yönü söylenmemiş bırakmakta yarar görüyorduk.
Devlet yönetimini, cumhuriyetten söz etmeksizin, milli egemenlik esasları çerçevesinde, her an cumhuriyete doğru yürüyen biçimde yoğunlaştırmaya çalışıyorduk.
Büyük Millet Meclisi'nden daha büyük makam olmadığını anlatmakta ısrar ederek, Saltanat ve Hilafet makamları olmaksızın devleti yönetmenin olanaklı olduğunu kanıtlamak gerekliydi.
Devlet başkanlığından söz etmeksizin, onun görevini fiilen Meclis Başkanına gördürüyorduk.
Fiilen Meclisin Başkanı, İkinci Başkandı. Hükümet vardı, fakat "Büyük Millet Meclisi Hükümeti" adını taşırdı. Kabine sistemine geçmekten kaçınıyorduk; çünkü hemen Saltanatçılar, padişah yetkilerinin kullanılması gerekliliğini ortaya atacaklardı.
İşte, geçiş devresinin bu savaşım aşamalarında bizim kabul ettirmek zorunda bulunduğumuz ara rejimi, Büyük Millet Meclisi Hükümeti sistemini, haklı olarak eksik bulan, meşrutiyet şeklinin açıkça ifadesini sağlamaya çalışan karşıtlarımız bize itiraz ediyorlar, diyorlardı ki: "Bu yapmak istediğiniz hükümet şekli neye, hangi yönetime benzer" Amaç ve hedefimizi söyletmek için yöneltilen bu tür sorulara biz de zamanın gereğine göre yanıtlar vererek Saltanatçıları susturmak zorundaydık.