Emperyalizm ile iktidar nerede buluştu
PKK'yi Emperyalizm, Soğuk Savaş döneminde, bir Soğuk Savaş Örgütü olarak yarattı.
Felsefesini, stratejisini, taktiğini Emperyalizm belirledi.
Sovyetler çökertildikten, Soğuk Savaş bittikten sonra, yeni düşman olarak Huntington'un uygun gördüğü İslam, ve onun görünür tehdidi Radikal Siyasal İslamcı Terör, Emperyalizmin dişine göre büyük bir rakip değildi.
Zaten İslam, Suudilerin liderliğinde, Emperyalizm ile ittifak halindeydi.
Çökertilen Sovyetlerle savaş için kurulan El Kaide ve Taliban gibi Radikal İslamcı Terör Örgütleri ve onların türevleri, benzerleri olan onlarca örgüt, İsrail'in güvenliği için kurulacak bir Kürt Devleti'nin oluşumunu hazırlayacak biçimde, Ortadoğu'daki istikrarın bozulması ve sınırların yeniden düzenlenmesi için işlevsel olarak kullanıldı.
İlk hedef, İsrail karşıtı olan Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerdeki rejimlerin yıkılmasıydı.
Siyasal Kürt oluşumları buralarda, Türkiye'nin de yardımıyla, mevcut Devletlere karşı kullanıldı. (Çekiç Güç, (Poised Hammer) harekâtı, Çadır Mahkemeleri, Peşmergelerin Irak'tan Suriye'ye nakli.)
Irak'ta Saddam'a karşı elde edilen başarı, Emperyalizmin HTŞ ile anlaşması bağlamında, Türkiye'nin de desteğiyle, Rusya'nın Ukrayna Savaşı'nda ABD desteğinin karşılığı olarak Ortadoğu'dan çekilmesi sonunda, Suriye'de de gerçekleştirildi.
Bu arada Hamas'ın kışkırtmasıyla başlatılan İsrail'in Hizbullah-LübnanSuriye saldırısı, Gazze'nin işgali ve İsrail'in sınırlarının genişletilmesi ile sonuçlandı.
Emperyalizmin Ortadoğu'da Büyük Kürt Devleti kurma projesinin aksayan tek yönü, böyle bir Kürt Devleti'nin, PKK üzerinden Türkiye için oluşturduğu siyasal tehdit idi.
Bunun için PKK'nin tasfiyesi gerekiyordu.
"YENİ SÜREÇ"İN EMPERYALİZM AYAĞI BUDUR.
İktidar, siyasal olarak sıkıştığı her seçimde, Kürt oylarına başvurdu ve İmralı Mahkûmu haline getirerek sürekli müzakerede bulunduğu Öcalan'ı kullandı.
Dün kongar.org'da yazdığım GÜNCEL başlıklı makalemde, 1999'dan itibaren, Öcalan'ın mesajlarını ve bunlar hakkındaki yorumların bazılarını, zaman içindeki değişmeyi görebilelim diye, sırayla alıntıladım:
Sovyetler çöktükten sonra, Ortadoğu'da, Türkiye'yi yukarıda anlattığım projede işlevsel bir müttefik olarak kullanmak isteyen ABD, Öcalan'ı Türkiye'ye teslim edince Öcalan, açık ve net olarak bir strateji değişikliğine gitmiş, önce Leslie Lipson sonra Murray Bookchin gibi yazarlardan etkilendiğini belirterek ayrılıkçı ve federatif rejim beklentilerini terk ettiğini belirtmişti.