Sevgili okurlarım, gazeteniz Cumhuriyet 2007'den beri en azından beş yapısal saldırı ve sayısız eleştiri dalgası atlatarak bugünlere geldi.
Elbette nasıl hatasız kul olmaz ise, hatasız gazete de olmaz.
Hiç kuşkusuz bizim de çeşitli zamanlarda çeşitli nedenlerden kaynaklanan ama bazıları derhal düzeltilen çok hatamız olmuştur.
Ama bugünlerde, yine hızlı ve gerçek haberlerimizden, ufuk açıcı Atatürkçü, "Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti"ni savunan Cumhuriyetçi yorumlarımızdan ödün vermeden, büyük mali zorluklara ve siyasal baskılara göğüs gererek...
Okurlarımızın ufak tefek hatalarımızı ve eksiklerimizi bağışlayacağı umuduyla...
Yayın yaşamımızı, geleneksel "Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve Devrimci çizgimizde" sürdürmeye çalışıyoruz.
***
Dün gazeteniz Cumhuriyet yine tarihsel bir sayı yayımladı:
Yazıişlerindeki arkadaşlarımız "EN PAHALI BULUŞMA" manşetiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD seyahatini haberleştirmişler ve hem ulusal hem de evrensel haberler açısından son derece doyurucu bir gazete hazırlamışlardı.
Aynı gün gazetede, köşe yazarlarımızın çok değerli yazıları da yayımlandı.
Bildiğiniz gibi gazeteniz, "Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Devrimci bir yazarlar gazetesidir".
Dün de, yazı günü olan bütün yazarlarımız, harika yazılar yazmışlardı.
Ben o yazıların bazılarından alıntılar yaparak, yaşadığımız günlerin anlamını ve önemini bir kez daha vurgulamaya çalıştım.
***
23 Eylül 2025 tarihli dünkü gazetemizde, çarpıcı haberlerin yanında, ülkemizdeki havayı anlatan Ataol Behramoğlu'nun bir şiiri, Zülâl Kalkandelen'in ve Süha Umar'ın olaylar hakkındaki tanıları (teşhisleri) ve yine Kalkandelen'in bir uyarısı yer alıyordu.
Elbette öteki yazarlarımızın da yazıları ayrı ayrı, çok önemli ve çarpıcı bilgiler, haberler, yorumlar içeriyordu.
Bence yazıişlerindeki ve köşelerdeki bütün arkadaşlar, ülkemizin içinde bulunduğu dönemdeki sorunları yansıtan, gerçekten tarihsel öneme sahip bir sayı yayımlanmasına önemli katkılar yapmışlardı.
***
Önce Ataol Behramoğlu'nun şiiri:
KARA BİR RÜZGÂR
Kara bir rüzgârdı üstünde bir yurdun,
Kara bir vicdan, kapkara.
Esip durdu hışım gibi, taun gibi;
Akla düşman, aydınlığa.
Kara bir rüzgârdı, kötücül, zalim,
Daha doğmadan söndüren tomurcuğu.
Genç kızın ergenlik düşüne düşman,
Bebek bakışındaki meraka.
Kara bir rüzgârdı, kara kalpli,
Mağaralarda beslenmişti,
Yarasalardan esinlenmişti,
Nefretle bilenmişti, hınçla.
Kara bir rüzgârdı, geçtiği her yerde
Zehirliyordu iyi ve canlı ne varsa;
Aydınlık uç vermesin diye
O topraklarda bir daha.
Kara bir rüzgârdı, hiçbir şey
Daha ölümcül olamazdı ondan;
İnsanın sapkınlığıydı çünkü;
İnsan görünümlü, insana düşman.
Kara bir rüzgârdı, zifir kara,
Uçurum gibi açılmıştı ağzı;
Esti üzerinde toplulukların,
Boyun eğmiş, yazgıya razı.
Kara bir rüzgârdı, can alıcı,
Yedeğinde cellatlar, mezbahalar, ceza evleri;