Almanya seçimleri: Heil Huntington!

Batı Emperyalizmi, Sovyetler Birliği'ne karşı hem ekonomik ve teknolojik mücadelede hem de soğuk ve sıcak savaşta, dinsel ve mezhepsel aidiyetlerle, ırk ve milliyet kimliklerini, yani Demokratik Rejim'in de altını oyan "kimlik politikalarını" ön plana çıkardı.

Batı Emperyalizmi önce, El Kaide gibi, Radikal İslamcı Terör Örgütlerini, finanse ederek, eğiterek yarattı, Sovyetler Birliği'ne karşı başarıyla kullandı.

Sovyetler Birliği çöktükten sonra, ABD'ye ve İsrail'e karşı, Batı'ya ve Ortadoğu'ya yönelen Radikal İslamcı terör örgütleri eylemleriyle, Emperyalizme, Ortadoğu'ya ve Kuzey Afrika'ya saldırması için gerekçe verdi.

Ortadoğu'daki ve Kuzey Afrika'daki devletlere karşı Emperyalizmin saldırısı, buralardaki devletleri yıkarak düzeni yok etti ve oraları tam bir kargaşaya, kanlı bir kaos ortamına itti.

ABD'nin, bütün bu sürecin başlangıç noktası olan Afganistan'dan çekilmesi ve ülkeyi Taliban'a terk etmesi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan bu trajedilerin sonuçlarını pekiştirdi:

Sadece Ortadoğu, Kuzey Afrika ve bir ölçüde Orta Asya, istikrarsızlaştırılmakla kalmadı, milyonlarca Müslüman Arap, Afgan ve çeşitli sığınmacı Türkiye'ye geldi ve başta Avrupa olmak kaydıyla, Batı dünyasına göç etmek için büyük bir baskı oluşturdu!

Elbette bu arada, Radikal Siyasal İslam'ın Türkiye'de yoğun olan ve Avrupa'da da kendini sık sık hatırlatan intihar saldırıları, bütün dünyanın dikkatini çekmiş ve halkları korkutmuştu!

Türkiye'nin hem Batı Dünyası'nın bir parçası olmaya çalışması ve hem de milyonları barındıran bir "Sığınmacı Deposu" haline gelmiş olması, ABD ve Avrupa'da, Radikal Siyasal İslam'ın yarattığı "Müslüman Kimliğine" karşı olan Faşizan bir "milliyetçi kimlik politikasını" tetikledi.

Avrupa ülkelerindeki Türk ve Müslüman seçmenlerin desteğini almak için, bazı partilerin Radikal Siyasal İslam'a göz kırpmaları, ABD'nin Suriye'deki iktidarın el değiştirmesinden sonra Terörist Gruplar'la ittifaka girişmesi, Batı Ülkelerindeki Radikal Siyasal İslam korkusunu arttırdı!