Vermezler, vermeyecekler

Aradan 8 yıl geçti. 15 Temmuz'un yıldönümünde Fethullah Gülen denilen adamın ve destekçilerinin Türkiye'ye iadeleri konusu yeniden gündeme geldi. "Hukuk" denildi, televizyonlarda yorumlar yapıldı, gazetelerde yazılar yazıldı...

Ne hukuku

Mesele hukuk olsaydı eğer, bunların tamamı yıllar önce Türkiye'deydi. Bizim hapishanelerimizde "hükümlü" olarak yatıyorlardı. Ama tam tersi yaşanıyor. Ankara Gölbaşı'ndaki özel harekat polislerinin üzerine tonluk bombalar yağdıranlar, halkı hedef alıp ateş açanlar, başta ABD olmak üzere batılı ülkelerde ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.

Olay diyorsanız çok net; suç istiyorsanız dünyanın gözleri önünde gerçekleşti. Delil arıyorsanız, kolilerle gönderildi. Yunanistan'a helikopterle kaçanlar, suç delilleri ile birlikte yakalandı. Ama hiç biri iade edilmedi.

Edilmeyecekler de...

Çünkü onlarla birlikte, onlar adına yaptılar bu işi. 15 Temmuz, alelade bir darbe girişimi değil, bir işgal hareketiydi. Türkiye'nin yürüdüğü yol değiştirilecek ve bir millete boyunduruk takılacaktı. Ama olmadı, ihanet milletin göğsüne çarpıp dağıldı. Başaramayanlar da efendilerinin yanına kaçtılar.

Kullandıkları aparatları, kirli bir toz bezi gibi fırlatıp atmaları beklenemez elbette. Tabi ki sahip çıkacaklar. Doğaldır ki koruyacaklar. Türkiye'ye iade edilmemelerinin neresi şaşırtıcı

Türkiye'ye şaşı bakan bazı batılı güçlerin, bunları yeniden sahaya sürmek istediklerini söyleyenler var.

Deneyebilirler, olabilir.

Ama son kullanım tarihleri geçse, hiçbir işe yaramaz hale gelseler de durum değişmez ki! Yıllardır tepe tepe kullandılar. Bu milletin milli duygularını törpülettiler, dini değerlerini bozmaya çalıştılar. Mevzi başarılar da kazandılar.

Sadece Türkiye'de değil, dünyanın pek çok ülkesinde benzer faaliyetlerde bulunuyorlar. Kendi Başkan Adaylarına bile suikastlar düzenleyerek siyasetlerini düzenlemeyi gelenek haline getiren bir kafa yapısı var karşımızda.