Tüy diktiler, tüy

Kırk yılı buldu meslek hayatım. Türk siyasetinden kimler geldi, kimler geçti!.. Gerçek devlet adamları ile birlikte "arızalı" denilen tiplerle de karşı karşıya kaldım. Çoğu ile yakın ilişkilerim oldu.

Bürokraside görev yapan oldukça değişik kişilikler tanıdım. "Programlar kötü, ama koridorlar pırıl pırıl" diye övünen TRT Genel Müdürlerinin görev yaptığı dönemlere tanklık ettim.

Ancak...

Bütün değerlerin alt-üst edildiği, harama bile hile karıştırıldığı, siyasetin orta oyununa çevrildiği, Şeytan'ın avukatlarının imam kılığında ortalıkta dolaştığı böyle bir dönem görmedim.

Baktım, gazetelerden biri ilk sayfasının yarısını Dilek İmamoğlu'na ayırmış. Manşette de koca puntolarla şu yazıyor:

"Silivri Mahkemesi'nde, Ekrem'i Yargılanırken Görünce Kalbim Acıdı"

Bu kadar uzun bir başlık olmaz. Habercilik tekniğine aykırı! Ama meselemiz o değil, geçelim. Allah vermesin, bir insan böyle suçlanır ve yargılanırsa, elbette ailesinin kalbi acır! Olağandır bu ve hiçbir zaman haber değeri taşımaz.

Peki niye yaptılar bunu Organize Suç Örgütü kurmakla suçlanan Ekrem İmamoğlu'na destek için! İletişim Fakültelerinde ders vermiş biri olarak söylüyorum, gazetecilik değildir bu. Ancak sanık avukatları yapar böyle bir faaliyeti.

Bütün değerler ayaklar altına alınınca oluyor işte!

Benzer gazetelerden biri, İçişleri Bakanı Yardımcısı Bülent Turan'ı hedef almış. "İçişleri Bakanı Yardımcısı Bülent Turan'dan tuhaf kıyas" başlığını atmış.

Tuhaflık da Turan'ın söylediği şu sözlerdeymiş:

"İmza kampanyası ile adam mı salınır Allah aşkına Biz de 'CHP kapatılsın' kampanyası yapalım, olur mu Her şeyin bir adabı, usulü var."

Evet, tuhaf!

Tuhaf olduğunu da zaten söylüyor kendisi. "Olmaz" deyip bir başka tuhaflığa dikkati çekiyor: Ekrem İmamoğlu için toplanan imzalara işaret ediyor. İmza toplanarak diploma onaylanamayacağını, suç aklanamayacağını anlatmaya çalışıyor.

Komik, ama içine düştükleri garabet ve komediyi sürdürenler, Bakan Yardımcısının aynı yönde verdiği örneğe "tuhaf" diye saldırıyor...