Maalesef cehalet dört bir yanımızı sarmış durumda. Her yanımız bilgi sahibi olmadan fikir belirtenlerle dolu. Ortam müsait, o yüzden amiyane tabiri ile salla sallayabildiğin kadar...

Durum bu olunca, son dönemde siyaset de genellikle "algı operasyonları" ile yürütülüyor. Gerçekler alt üst ediliyor. Ucuz çadır tiyatroları kuruluyor. Basit göz bağcılıklar sergileniyor. Kitleler bu şekilde yönlendiriliyor.

Şimdi de "Ekrem İmamoğlu'nun mahkemesi TRT'den canlı yayınlansın, millet de ne olduğunu görsün, kararını versin" diyorlar...

Mevzuat müsait değil. Bunun için yasal düzenlemeler yapılması gerekir. Tezi ortaya atanlardan da gereğinin yapılması için kılını kıpırdatan yok. Ama ne önemi var Bu, zaten suyu bulandırarak sazanların takılması için ortaya atılan bir olta! Atlayan da çok, hep birlikte "evet, yapılsın bu, millet gerçekleri görsün" diye sıraya dizilenler var...

Oysa hiçbir gerçek ortaya çıkmaz bu şekilde. Sadece şov yapılır. Devletin televizyonu da buna alet edilmiş olur.

Şimdi mahkemelerin nasıl çalıştığını bakalım...

Önce iddianame hazırlanır. Savcılık makamı da o iddianameyi hızlıca okur. Ayrıntılara girilmez, belgeler tek tek irdelenmez. Ardından sorgular, savunmalar başlar. Sanıkların yalan söyleme hakkı bile vardır duruşmalarda. Karışılmaz, engellenmez, sadece dinlenir. Hakim ya da savcı, "Sen yalan söylüyorsun, doğrusu bu" demez.

Aksi bir durum savunma hakkının engellenmesi olur!

Zaman zaman avukatlar devreye girerler. Müvekkillerini korumak için ne gerekiyorsa onu yaparlar. Çok duruşma izledim, öyle tablolara tanık oldum ki, harama bile hile karıştıran, şovu abartanlar çıkar sanıkların arasından.

İşte bunlar olacak duruşmalar TRT'den yayınlanınca!

Üstelik "canlı yayınlanıyor" diye, daha da abartılacak. Avukatlar, kendini göstermek için birbirleri ile yarışacak. İzleyenlerin kafalar alabildiğine bulanacak.

TRT de buna alet olmuş olacak!

Örnek vereyim isterseniz:

Terör Örgütü Lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki duruşmasını izleyenlerden biriyim. Ne şovlar yaptı, anlatamam!