Şeffaf MİT!

Üzerinden neredeyse 30 yıla yakın zaman geçti. Alışılmadık bir gelişme ile karşı karşıya kaldık. Gazetelerin Ankara Temsilcileri olarak MİT'in Marmara Köşkü'ne davet edildik. O dönemde MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'du.

Çok önemli, olağandışı bir gelişmeydi bu. Şu anda hatırladığım kadarıyla aramızda Fikret Bila, Fatih Çekirge, Sedat Ergin gibi isimler vardı...

Şenkal Bey, kurmayları ile birlikte bizi karşıladı. Mesajlarını verdi, sorularımızı cevaplandırdı. Sohbet sırasında bir ara nedendir bilinmez, şahıslarımızla ilgili bir konuya girdi. "Sizden dört kişinin dosyaları var bizde" dedi.

Hemen araya girdim, "Biri benim biliyorum, diğerleri kim acaba" dedim. Tabii cevap vermedi, ama "Sen yoksun" diye de düzeltmedi.

Benim dosyama gelince...

Okudum, biliyorum. Dernekler Kanunu'na göre kurulmuş yasal bir derneğin genel merkez yöneticiliğini yapmıştım. Zaten Ankara Valiliği'ne de bildirimi kendimiz vermiştik. Gizli-saklı bir şey değildi. Ayrıca, öğrencilik dönemimde yine yasal olan Alınteri isimli bir dergi çıkarmıştım. Maalesef o dönem MİT'e göre bunlar önemli suçtu!

İşte MİT, bunları arşivlemek, sağa sola bildirmekle uğraşıyordu. Sırf bu yüzden askerliğimi "sakıncalı" yaptım. Ağrı'daki sakıncalıların yer aldığı bir birliğe sürüldüm. Alabildiğine itilip horlanmaya çalışıldım.

Tabii yıllar sonra bize bu muameleyi reva görenlerin de rütbeleri söküldü. Yargılandılar ve cezalandırıldılar. Rahmetli Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır da "al sakla" diye o yazıyı bana verdi. Duruyor kasamda utanç belgesi olarak.

Belki buraya Rahmetli Alparslan Türkeş'in Ankara Mevki Hastanesi'ndeyken benimle paylaştığı önemli bir bilgiyi de eklemek gerekir. Rahmetli, 1960 Darbesi'nin ardından yaşadıklarını kısaca su sözlerle anlatmıştı:

"Bakım, adeta Amerikalılar gelen evrakın başına birini, giden evrakım başına birini koymuşlar."

İşte manzara buydu: MİT kendi vatandaşlarını fişlerken, yabancı servisler benim ülkemde cirit atıyordu!