Savaş tamtamları
Bizim çevremiz zaten ateş çemberi. Yıllardır teyakkuz halindeyiz. Emperyalist güçlerin ilgi alanındayız. Kırk yılı aşkın süredir de onların taşeronu olan terör örgütünün hedefindeyiz.
Ama dünya da bugün istim üstünde. Savaş tamtamları çalıyor uzun süredir...
Sırbistan Cumhurbaşkanı uyardı. Üç dört ay içinde dünya genelinde büyük çatışmalar yaşanacağını söyledi.
Yabancı gazeteler, dergiler Üçüncü Dünya Savaşı'ndan bahsediyor. Televizyonlarda yorumcular hararetle bu konuyu tartışıyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, sorular üzerine "Dünya savaş senaryolarını ciddiye almalı. Böyle bir risk var" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de dün partisinin grup toplantısında bu konuya değildi.
Zaten tablo ortada: Küresel ölçekte karşılıklı restler devam ediyor. Risk yabana atılamayacak cinsten. Küçük bir kıvılcım dört bir yanı alev topuna döndürebilir.
Şimdi biz dönüp kendimize bakalım...
Hazır mıyız
Bu soruyu sorunca hemen aklıma ünlü Johnson Mektubu geliyor. Soydaşlarımıza karşı saldırılar ve katliamlar dayanılmaz hal aldığında İnönü Hükümeti Kıbrıs'a çıkartma yapma kararı almıştı. Bunun üzerine Amerikan Başkanı Lyndon B. Johnson bir mektup göndermişti.
"Bizim silahlarımızda bu harekatı yapamazsınız" diyordu. Yetmiyor, bir de bizi NATO'dan çıkarıp, Sovyet İşgaline izin vermekle tehdit ediyordu. Çok aşağılayıcı ve incitici bir mektuptu.
Yapamadık o harekatı. Olan biteni de sineye çekmek zorunda kaldık.
Peki, bugün öyle mi
Değil elbette. Biz, Suriye'deki harekatları ABD ve Rusya'ya rağmen gerçekleştirdik. Bugün de her ikisinin karın ağrısına rağmen oradayız. Irak'ta ise onlara rağmen bir düzenleme yapıyoruz. Dünyanın pek çok bölgesinde emperyalist güçlere meydan okurcasına askerimiz var. Karabağ'daki düğüm bizim verdiğimiz destekle çözüldü.
Nasıl oldu bu
Savunma sanayimizi güçlendirerek. Onların bize vermediklerini, verdiklerinde ise şart koştuklarını kendimiz yaparak. Silah sanayiindeki millilik oranını artırarak.