Özel klasiği
Kemal Kılıçdaroğlu'nu çok sert eleştirdiğim dönemlerde bile bir sıkıntı yoktu. Meclis'te karşılaştığımızda selamlaşır, hal hatır sorardık. Son derece kibar ve saygılıydı.
"Abi" diye hitap ederdi. Ki bu normaldir, aramızda yaş farkı var. Bu tavrı da aslında kendisini değerli kılardı! Aynı nezaketi ben de kendisine göstermeye çalışırdım.
O siyasetçi, ben de gazeteciyim. Doğaldır kendisini eleştirmem. Ama Özgür Özel bunu doğal bulmayıp rahatsız oldu, açıktan tepki gösterdi. Bu tepkiyi ortaya koyan bir paylaşımının içine de yine "abi" ifadesini koydu. Ben de "Madem abi diyorsun, eleştirilerime kulak var" anlamına gelecek bir cevap verdim.
Aradan birkaç gün geçti...
İsmimi vererek yaptığı bir açıklamada "yargılanacağımı" söyledi. Hatta "işlediğim suçun zaman aşımına girmeyeceği" türünden ifadelerde bulundu. Neydi suçum, bilemedim! Hakkımda bir suç duyurusunda bulunmadığına göre belli ki görüşlerimden ve yazdıklarımdan rahatsız olmuştu.
Çünkü sadece Kılıçdaroğlu'nu değil, kendisini de eleştirmeye başlamıştım!
Özgür Özel'in siyaset tarzı bu...
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı'na adaylığını koyup CHP Grup Toplantısında veda konuşması yaptığı sırada ağlamıştı. Kemal Bey, "Son kez size bu kürsüden bakmak istiyorum" dediğinde gözyaşlarına boğulmuştu.
Sonra ne olduğunu hep birlikte yaşadık...
Ekrem İmamoğlu ile güç birliği yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı CHP Genel Başkanlığına adaylığını koydu. Vedasına tahammül edemeyip ağladığı kişiyi koltuğundan etti. İmamoğlu'nun verdiği destekle yerine kendisi oturdu.
Kılıçdaroğlu da "arkadan hançerlendiğini" söyledi.
Özgür Bey'in siyaset tarzını bildiğim için "siyasette yumuşama" ya da "normalleşme" denilen sürece adım attığında, konuya temkinli yaklaşmıştım. Onu da burada net bir dille yazmıştım.
Sonra, "normalleşme" dediği süreç, CHP'nin siyasi rant devşirme manevrasına dönüştü. Hem yaptığı ziyaret, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iade-i ziyareti ardından