Olmazlar olduruluyor işte...
Bir zamanlar Cemaat denilen bir bela vardı başımızda. Dini değerleri alabildiğine ifsat etti; ama din üzerinden de çok ekmek yedi. Öylesine garip bir yapıydı ki, başındaki Fethullah Gülen denilen adam Allah'ın mesaj ve emirlerini ileten Cebrail'e kafa tutuyor, "Ben O'nu dinlemem" diyordu. Peşinden koşanlar da sağa sola "dinsiz imansız" diye saldırıyordu...
Tirajı komik bir durumdu. Ama hepimizin gözleri önünde gerçekleşti. Yaşadık biz bunu.
1970'lerde Abdullah Öcalan adında bir adam ortaya çıktı. Apocular isimli örgütün başındaydı. Yaptığı bütün iş Kürt köylerine saldırmak; kadın, çocuk, yaşlı masum insanları katletmekti. Böylece bölge halkı üzerinde baskı kurmak, korku ve şiddet yoluyla güç elde etmeye çalışıyordu.
Sonra Suriye'ye kaçtı. Apocular, PKK'ya dönüştü. Yine Kürt katliamları devam etti. Buna rağmen bu adam garip bir şekilde ayrılıkçı Kürtlerin "lideri" haline getirildi. Çok ironik, ama oldu. Kürtlerin katili bir adam "Bölücü ve ayrılıkçı Kürtlerin umudu" haline dönüştürüldü.
Neler olmadı ki!..
Bakın şöyle bir çevrenize: Daha dün gözlerimizin önünde "Burjuva Kemal" diyerek Mustafa Kemal Atatürk'e saldıranlar, bugün Atatürkçülük üzerinden politika yapıp ekmek yiyorlar.
Bir de Ümit Özdağ vakası var önümüzde...
Gençlik yıllarından itibaren tanırım kendisini. Bir dönem Milliyetçi-Ülkücü Camianın içindeydi. Göze batan, rahatsız edici herhangi bir tavrı ve icraatı yoktu. Daha sonra hep öne çıkmak, baş olmak istedi. İçine girdiği süreç, Zafer Partisi'ni kurmasıyla son buldu. Kamuoyunda "ırkçı" ve "Türkçü" diye tanındı. Yabancı-sığınmacı düşmanlığı üzerinden, kendisini destekleyen bir kitle oluşturdu.
Garip ve düşündürücü olan ise, kendisine yakıştırılan bu sıfatlarla hiç ilgisi olmayan bir siyaset izlemesiydi. Gün oldu, Türkiye'nin Suriye Türkmenlerine verdiği desteği baltalamaya çalıştı. Bunun üzerinden siyaset yaptı. Gün geldi, Suriye ve Afganistan gibi ülkelerden gelen Türk soylu insanlara acımasızca davrandı.
Son örneğini bir pazar yerinde yaşadık. Kadın, Afganistan'ın Kunduz Şehrinden gelmişti. Konuşmasından da, verdiği bilgilerden de Özbek Türkü olduğu açıkça belli oluyordu. Küçücük bir tezgah açmış, nafakasını sağlamaya çalıyordu.