Lider eşleri
Kapadokya
Tam da denk geldi. CHP'li şarkıcı Zülfü Livaneli, Sosyalist Enternasyonel'de "Kültürel üstünlük bizde. Sağ ne yaparsa yapsın, kültürel hegemonya kuramayacak" dedikten birkaç gün sonra Kapadokya'da "Anadoludakiler Pazarı" kuruldu. Orada gördük el emeği göz nuru ile yoğrulan milli kültürün ne olduğunu. Keşke Livaneli de gelse, kültürün şarkı-türkü ve konserden ibaret olmadığını görseydi.
Gerçi, gelse ve görse işe yarar mıydı, bilemem! Çünkü, kültür denildiğinde Batı'ya bakıyor bunlar. Batı kültürünü üstünlük olarak görüyorlar. Bu millete ve değerlerine çok uzaklar. Halkçılık söylemleri sadece lafta. Ne halkla, ne de onun ürettiği ve yaşadığı kültürle pek işleri olmuyor.
Dün Kapadokya'da gidip bizzat gördüğüm, Emine Erdoğan'ın himayesinde başlatılan bir Anadolu Projesi. Hem yerel üretimi desteklemeyi, hem de Anadolu kültürünü geleceğe taşımayı amaçlıyor. Ucuz bir Batı taklidi değil. Hatta, kültürel üstünlüğü kendilerinde gören Livaneli gibilerin böbürlenerek övündüğü ve "kültür" adını verdiği faaliyetlerden bin kat daha derin ve faydalı!
Tabii, Livaneli gibilere sorsanız, Emine Erdoğan'ı beğenmezler. Oysa, Emine Hanım'ın desteklediği sadece bu proje bile, kültür ve kültüre hizmet anlamında Livaneli'nin bütün konserlerini ve kültür dediği faaliyetleri cebinden çıkarır.
Eskidim bu meslekte. Kenan Evren'den beri ülkeyi yönetenleri takip ederim. Doğal olarak ailelerinin ne yaptığını iyi-kötü bilirim. Evren'in eşi Sekine Hanım'ın pek bu işlerle ilgisi olmazdı. Tipik bir asker hanımıydı.
Ardından Semra Özal'la ve skandallarıyla tanıştı Türkiye. Maalesef, Semra Hanım kültüre destekten çok kültürel yozlaşmaya yol açtı. Rahmetli Hasan Celal Güzel hayatta olsaydı da anlatsaydı o günleri. Başbakanlık Müsteşarlığı döneminde mesaisinin büyük bölümünü Semra Hanım'ın dağıttıklarını toparlamaya harcadı. Çevresine doluşan "papatyaları" tam bir faciaydı!
Demirel Ailesi ile komşuyduk. Güniz Sokak'taki Tercüman Gazetesi Bürosu, evlerinin tam karşısındaydı. Nazmiye Demirel, biz gazetecilere yakın ilgi gösterir, eşine de destek verirdi; ama sadece ev hanımı olarak. Zaten çıkarılan bir ayakkabıcı dedikodusu yüzünden ağzı yanmıştı, uzak dururdu her şeyden.
Deniz Baykal'ın eşi Olcay Hanım pek suya sabuna dokunmazdı.
Rahşan Ecevit'in durumu çok farklıydı. Bülent Ecevit'i O yönetirdi, gırtlağına kadar siyasetin içindeydi. Bir dönem DSP Genel Başkan Yardımcılığı da yaptı. Eşinden daha etkili bir figürdü. Zaman zaman Bülent Bey'in önemli konularda eşine danıştığına bizzat şahit oldum.
Berna Yılmaz, sıkıya gelmez, bu tür işleri sevmez ve pek ilgilenmezdi.
Tansu Çiller'in eşi Özer Uçuran Çiller ise, adeta Başbakanlığa ortaktı. Zaten Tansu Hanım da bazı konuları eşine yönlendirirdi. Mesela Nazlı Ilıcak'la bizi, bir konunun çözümü için eşine göndermişti. Bürokrasideki pek çok konuyla Özer Bey ilgilenirdi. Başbakanlık Konutu'nda çalışır, sağa sola talimatlar gönderirdi. Basın işine bile el atmış, Mesut Yılmaz ve rakipleriyle mücadele için bir gazete çıkartmıştı. Unutmadan ekleyeyim: Meral Akşener de Türk siyasetine Özer Bey'in hediyesidir.
Diğerlerini saymayayım. Biz, eşine sırtını dayayıp, bizlerle ya da başkalarıyla itişip-kakışan Cumhurbaşkanı ve