Kılıçdaroğlu ile sohbet...

Gerçi, önümüze baştan bir bariyer konuldu. Parti içi meselelere girmeyeceğini kendisi söyledi. Bu konudaki sorulara cevap da vermedi. Ama davete icabet edip geldi. CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu, Anadolu Yayıncılar Federasyonu'nda konuk ettik.

Kemal Bey'in ilk sözleri, "Ayırım yapmadan bütün medyayı davet ettiğiniz için teşekkür ederim" oldu. Federasyon Başkanı Sinan Burhan'a, ciddi ayrışmaların olduğu bir dönemde bu tavrın önemli olduğunu söyledi.

Aslında yıllar önce hep böyleydi zaten. Biz eski gazeteciler için olağan bir durumdu. Son günlerde sürekli dillendirilen "normalleşme" dedikleri de kısaca bu zaten!

Kemal Bey konuyu açınca kendisine bir hatırlatmada bulundum:

-CHP'ye Genel Başkan seçildiğinizin ilk yıllarında siz de böyle yapardınız. Düzenlediğiniz toplantılara ayırım yapmadan bütün gazetecileri davet ederdiniz. Ama daha sonra bizler çemberin dışında tutulduk.

Kendisini tebrik etmek lazım: Hiç bahane üretmedi. "Şu sebeplerden dolayı" diye bir savunma içine girmedi. Son derece samimi bir cevap verdi:

-Hata insana özgü bir durum. Hatasız kul olmaz. Dolayısıyla, hepimizin hataları, kusurları ve yanlışları var.

Kemal Bey, üç önemli noktaya

temas etti:

1)Kimlik üzerinden siyaset.

2)İnanç üzerinden siyaset.

3)Başörtüsü gibi yaşam tarzı üzerinden siyaset.

Bunları eleştirdi. Türk siyasetinin bu hastalıklardan kurtulması gereğine işaret edip, "Önce siyaseti barıştırmak gerekiyordu" deyip, Altılı Masaya işaret etti.

İtirazım yok. Tespitler doğru. Ama bu konularda CHP'nin günahı az değil. Hatta rahmetli Deniz Baykal da benzer tespitler yapardı. Özel sohbetlerimizde ise, ardına mutlaka "SHP ve CHP'yi bu hastalıklardan kurtarmak lazım" diye eklerdi. Bu yönde çok mücadele etti.

Altılı Masaya gelince, ortaya çıkardığı sonuç bu amaca hizmet etti mi tartışılır! Hatta yeni ve daha derin kutuplaşmalara yol açtığı bile söylenebilir.

Gelelim son günlerde çok tartışılan