Kızıyorlar, yine kızacaklar, kızsınlar; ben tekrarlıyorum: Tuğla gibi iri, ağır ve çok hacimli olacak. Ekleriyle birlikte birlerce sayfa tutacak. Cumhuriyet Gazetesi bile "Kasım Ayının ilk haftasında mahkemeye sunulacak" diye yazdı.

Kısacası, "İddianame nerede" soruları son bulacak artık. İddiaların ağırlığı, olayların ve sanıkların çokluğuna bakılırsa, hızlı bile hazırlandı. Bütün her şey belgeleri ile birlikte ortaya dökülecek. Olayı kirletmek ve çarpıtmak isteyenler istisna edilirse, millet de neyin ne olduğunu daha iyi görecek.

Tartışmalar biraz daha alevlenecek tabi...

Ekrem İmamoğlu'nun arkasında koca Cumhuriyet Halk Partisi var. Bugüne kadar ne yaptıysa onu yapacak. İddianamede ne yazılırsa yazılsın, ortaya ne konulursa konulsun, "İmamoğlu suçsuzdur" politikası devam edecek. Hukuka değil, siyasi yol haritasına bakılacak. Onun gereğini yerine getirilecek.

Neler olacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Bir takım basın-yayın organları da avukatlığa soyunacak. Ciddi suçlamalar ve belgelere bakmak yerine, ayrıntılar ve çarpıtmalardan yola çıkarak kamuoyu oluşturulmaya çalışılacak.

Konu yine alabildiğine çarpıtılacak. "Bu bir siyasi davadır" söylemini üretenler, hukuku bir kenara atıp, olayı siyasileştirmek için ne gerekiyorsa onu yapacak.

Kısacası...

Türkiye, önümüzdeki günlerde İmamoğlu, İBB, yolsuzluk, rüşvet, vurgun ve casusluk iddialarını daha fazla konuşacak. Herkes meşrebinin gereğini yerine getirecek.

Mahkeme ise önündeki dosyaya bakacak. Türkiye ilk olarak Savcılık ifadesi ile "Siyasi Amaçlı bir Suç Örgütü" davasıyla karşı karşıya kalacak.

Dilek İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde eşine ait olduğunu söylediği bir mektup okudu. O mektupta kısaca "Bana, aileme ve dostlarıma zulüm yapılıyor" denilmişti.

Muhtemelen önümüzdeki günlerde bu konu sıkça işlenecek:

"Zulüm!"

Zulmün ne olduğunu bilmeyen, CHP iktidarlarının geçmişte halka uyguladığı zulmü yaşamamış olan kitleler ve bindirilmiş kıtalar, bu konu üzerinde tepinecek. Tabiri caizse, cezaevinde bir eli yağda, bir eli balda olan,