İçler acısı bir hal

Bu ifade bana ait değil. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Ak Parti TBMM Grup Toplantısı'nda, CHP Genel Başkanı Özgür Özel için kullandı. Bence geç bile kaldı.

Erdoğan'ın sözlerini, ne dediğini haber sayfalarında okursunuz. Ben biraz kendi yaşadıklarımdan bahsedeyim:

Hiçbir problem yoktu, iyiydi aramız. Meclis'te ya da çeşitli toplantılarda karşılaştığımızda selamlaşır, kısa sohbetler ederdik. Hatta sosyal medyada yaptığı paylaşımlarda şahsımdan "abi" diye bahsettiği de olmuştur. Ama gazeteciyiz biz, elbette gerektiği zaman eleştireceğiz.

İşte bunu hazmedemedi sanırım Özgür Özel!

Bir gün televizyonda hayretle izledim söylediklerini. İşlediğim suçlar zaman aşımına girmezmiş! Zamanı gelince yargılayacaklarmış bazı isimlerle birlikte beni!

O günden beri ne suç işlediğimi düşünürüm! Ama bir türlü bulamadım. Çünkü yaptığım iş sadece gazetecilik. Ayrıca, o sözleri söylediğinden beri bekliyorum, ne zaman yargılanacağım diye.

İşte, Özgür Özel'in siyaset tarzı bu!

Maalesef sürekli olarak kendi söylediklerinin altında eziliyor. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da tek tek sıraladı neler yaptığını. En önemlisi, son dönemde sürekli olarak marjinal sol örgütlerin sloganları ile ortaya çıktığından bahsetti.

Doğru, şunu bile söyledi birkaç gün önce:

1970'lerin sonu ve 1980 başında Fatsa'da faaliyet gösteren Terzi Fikri'yi rol model olarak gösterdi millete. Hatta onun adını kullanarak, Erdoğan'ı demokrasi karşıtı bile gösterebildi.

İyi bilirim Terzi Fikri ve o dönemdeki Fatsa'nın halini. Biraz anlatayım isterseniz:

Yasadışı sol örgütlerin hamisiydi. Fatsa'yı onlara teslim etmiş, birlikte yönetiyordu. O dönemin tabiri ile "Kurtarılmış Bölge" haline gelmişti şehir. Silahlı Dev Yol ve Dev Sol militanları cirit atıyordu.

O dönemde rahmetli babam Gümüşhane Valisi'ydi. Gitmek için Fatsa'dan geçmek zorundaydık. Her defasında ellerine düşmemek için kılı kırk yaran hesaplar yapardık. Buna rağmen, bir defasında kurşunlandık. Canımızı zor kurtardık.

Sadece ben mi Tabii ki değil. Herkes aynı durumdaydı. Devlet otoritesi tamamen kaybolmuştu. O günlerde Süleyman Demirel bile tanklar arasında, onların koruması ile geçebildi Fatsa'yı.