Hepsi sahte

Yıllardır bağırdım buralarda. Feryat ettim. "Sansürcü bunlar" diye defalarca yazdım, örnekler verdim. Bu sosyal medya platformlarına çeki-düzen verilmesi için kendimi helak ettim...

Hiçbir hak ve hukuk tanımadılar. Değerlerimizi ve ceza kanunlarımızı ayaklar altına aldılar. Yönlendirmeler ve operasyonlar yaptılar. İşlerine gelen hesapları şişirip büyüttüler, işlerine gelmeyenleri de ya görünmez kıldılar ya da toptan yok ettiler.

Kısacası, adeta alay ettiler bizimle. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne "Sen kim oluyorsun" dediler. Dijital vatanımızı işgal ettiler. Diledikleri gibi at koşturdular. Büyük tahribatlar oluşturdular.

Tehdit edildik, "Bana ne" dedikleri için bir şey yapamadık.

Küfürler işittik, hesap sahiplerinin bilgilerini vermediklerinden üzerlerine gidemedik.

Suç tahrikçiliği yapıldı, suçlular korunup kollandığından hepsi cezasız kaldı.

Bunları dile getirdiğim, haktan-hukuktan bahsettiğim için bizzat bana da zaman zaman kısıtlamalar getirdiler.

İtiraz ve mahkeme yolu kapalıydı bizler için. Çünkü "Biz sizin hukukunuzu tanımıyoruz" diyorlardı. "Biz yaptık oldu" havasındaydılar. Gerçekten de ne istiyorlarsa onu yapıyorlardı.

Biz de elimiz kolumuz bağlı oturuyorduk...

Çok basit bir örnek vereyim:

Eşim Çerkes'tir ve her ölüm yıldönümünde Şamil Basayev'in fotoğrafını yayınlayıp rahmet diler. Her seferinde de aynı sonucu yaşar. Hesabına belli bir süre kısıtlama getirilir.

Çünkü bize göre kahraman ve özgürlük savaşçısı olan bir kişi, onlara göre teröristtir. Tersini söyleyemezsin, dillendiremezsin savunamazsın. Onlar ne diyorsa uymak, yerine getirmek zorundasın.

Peki, müstemleke miyiz biz

Son olarak yaptıklarını da biliyorsunuz. İsrail ve işbirlikçileri tarafından Tahran'da katledilen İsmail Haniye'ye rahmet dilemeyi bile yasakladılar. Fotoğraflarını mozaiklediler.

Bize hep kendi isteklerini dayattılar. Bizden hep kendileri gibi düşünmemizi ve davranmamızı istediler.

Tersini yapanı da konuşturmadılar, susturdular, yok ettiler.