Ses kayıtları çıktı ortaya. Adam, yaptıklarını sayıyor ve sonucunu da açık açık söylüyor: "Fişi çekseler aynı koğuşa düşeriz" diyor.

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Ortada şaşırılacak bir durum yok. Kendilerinin dediği gibi o fiş çekildi. Ama aynı koğuşa düşmediler. Çünkü organize suç örgütü kurup yönetmekle suçlanıyorlar. Örgüt zanlıları aynı koğuşa konmaz, tecrit edilirler birbirlerinden.

Ortada onlarca suçlama var...

Cumhuriyet Tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu ile karşı karşıya bulunduğumuzu söylersek yanlış olmaz. İddialar korkunç. Artık ses kayıtları da döküldü ortaya. Ötesi yok, adamların kendileri söylüyor işte:

"Gelmeyen işin ödemesini yaptık. Fişi çekerler, kayyum atarlar..."

Henüz soruşturma tamamlanmadı. Her gün yeni bir delil ortaya çıkıyor. Peş peşe operasyonlar düzenleniyor. Ele geçirilen telefonlar inceleniyor, kasalar açılıyor. Her yeni delil, bir başka operasyonu tetikliyor.

Çorap söküğü gibi, çektikçe geliyor...

İşin bu tarafı yargının görev sahasına giriyor. Kanunlar çerçevesinde gereken yapılacak ve yapılıyor da.

Olayın bir de siyasi ayağı var:

Oradaki sıkıntı daha büyük! Cumhuriyet Tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonunda, yine Cumhuriyet Tarihinin en büyük siyasi direnci sergileniyor. Onca belge, bilgi, şikayet ve itirafa rağmen, suçlanan kişilere toz kondurmamak için çırpınanlar var. Alabildiğine paralıyorlar kendilerini. Yetmiyor, bir de bu insanlara övgüler düzüp yüceltmeye çalışıyorlar. Organize suç örgütünü yönettiği iddia edilen bir insan için hala "Bizim Cumhurbaşkanı adayımız" diyebiliyorlar.

Asıl büyük problem ve sıkıntı da burada!

Siyasi taassup içinde bulunan, sorgulamayan, takım tutar gibi siyasi parti destekleyen bir güruh da peşine takılıp gidiyor. Toplumsal değerler alabildiğine yıpratılıyor. Kanun hakimiyeti, adalet, suç ve ceza kavramı gibi kavramlar ortadan kalkıyor. Kirleniyor ve kirletiliyor.

CHP, neye mal olursa, ne pahasına olursa olsun savunma refleksi içinde. Özgür Özel, onca suçlamaya rağmen, bunlara "kefil olduğunu" bile söyleyebildi.