Diploma

Aslında yok öyle bir şey. "Diploma" dedikleri hiçbir geçerliliği bulunmayan, gerçekte herhangi bir işe yaramayan bir kağıt parçası. Gözünü karartan, hak, hukuk, adalet kavramları ile işi olmayan, utanma duygusu taşımayan herkes sahip olabilir.

Tabi parası olması şartıyla!

Uzun süre dirsek çürütmeye gerek yok. Milletin evlatları yıllarca çalışıp çabalarken, sen bas parayı, al diplomayı.

İşte belli çevrelerin savunmak için kendini helak ettiği, bağırıp çağırdığı diploma meselesinin özü bu. Zaten her şey ortaya çıktıktan sonra yok hükmünde olduğuna karar verildi. "İptal edildi" diyemiyorum, çünkü gerçekte yoktu, edinilmemişti. "Diploma" dedikleri sadece bir kağıt parçasıydı.

"Olmuşsa olmuş, yapıldıysa yapılmış, ne olmuş yani" denilemezdi elbette. Her medeni ülkede olduğu gibi bunun bir bedeli olmalıydı. Türk Ceza Kanununda yazılı o bedel de. Türkiye dağ başı ya da muz cumhuriyeti olmadığına göre, ödenecek o bedel.

Olay çarpıtılmak istense de... Bağırılıp çağırılsa da... Ortalık ayağa kaldırılsa da...

Kaçış yok, bedeli var atılan her adımın!

***

Uzun uzun yazmaya ve anlatmaya gerek yok. Yapılan işlemin her aşaması sakat ve hukuksuz. Elle tutulur, izah edilebilir bir yanı bulunmuyor. Zaten bunun için yok hükmünde sayıldı Ekrem İmamoğlu'nun diploması.

Yargı da doğal olarak harekete geçti. Dün, Silivri'deki Marmara Cezaevinde Ekrem İmamoğlu'nun yargılandığı davanın üçüncü duruşması yapıldı.

CHP ise günler öncesinden hazırlandı. Çağrılar yaptı, "Orada olacağız" diye afişler hazırladı.

Ekrem İmamoğlu, Duruşma Salonuna girdiğinde alkışladılar. O da yine alabildiğine şov yaptı...

Sağa sola hakaretler etti.

Mahkeme adabını ayaklar altına aldı.

Duruşma Hakimine ayar ve akıl vermeye çalıştı. Hatta daha önceki hakim değişiklerine dikkati çekerek, "Umarım sizin de başınıza böyle bir şey gelmez" diye tehdit etti.

Densizliğin zirvesinde gezdi. Savunma yerine laf cambazlığı yaptı.

Maddi durumu ile ilgili olarak soru soran hakime "Hakim Bey, çok kötü bir giriş yaptınız"