Çok çektiler, çok...
"Suriye'de ne oldu, oluyor" derseniz, geçmişi çok eski. Çarpıcı bir dramın hikayesidir aslında Suriye. O dramın baş aktörleri de Esad Ailesi ile birlikte Rusya ve İran'dır.
Geriye doğru gittiğinizde, kütüphaneleri dolduracak dramlar ve insanın tüylerini diken diken edecek acılar çıkar karşınıza...
Baba Hafız Esad, 1970'de Sovyet Destekli bir darbe ile başa gelmiştir. Yönetim, o günden Oğul Esad Suriye'den kaçana kadar Rusya'nın kontrolü altındaydı. Türkiye düşmanlığının da merkeziydi. Bekaa Vadisi'nde bir terör üssü kurulmuştu. Ne kadar Türkiye düşmanı silahlı örgüt varsa orada eğitilip donatıldı. Türkiye'deki kardeş kavgası körüklendi. Buraya gelip binlerce insanımızı katlettiler. Anadolu'nun pek çok yerinde "kurtarılmış bölgeler" ilan ettiler.
PKK, orada beslenip büyütüldü. TİKKO Acilciler gibi silahlı terör çeteleri, direkt olarak Suriye Gizli Servisi El Muherebat'a bağlıydılar. Abdullah Öcalan, 1980 sonrası Şam'da özel bir bölgede koruma altına alındı.
Sovyetler Birliği'nin çökmesinin ardından, görevi Rusya devraldı. 2000 Yılında babasının yerine geçen Beşar Esad aynı politikayı devam ettirdi. Bir dönem Erdoğan'ın oğul Esad'a yakınlaşması, tavsiyeleri ve uyarıları da işe yaramadı.
Beşar Esat, Türk, Kürt ve Türkiye düşmanlığından hiç bir zaman vaz geçmedi.
Suriye'de yaşayan Kürtlere kimlik bile verilmedi. Türkmenler hep baskı altında tutuldu. Bütün bunlar yaşanırken, Beşar Esad'ın en büyük destekçisi de Rusya ve İran oldu.
Suriye'de yaşayanlar için bıçak kemiğe dayanmıştı. Nihayet, 2011'de Suriye İç Savaşı başladı. Oğul Esad da babası gibi büyük katliamların altına imza attı. Ruslar da fosfor ve varil bombaları ile O'na destek verdi. On birlerce insan katledildi. Milyonlarca Suriyeli ülkelerinden sürüldü. Yakalananlar zindanlara atıldı. Yıllar boyunca planlı, sistemli insanlık dışı işkenceler uygulandı. Suriye, büyük bir açık hava hapishanesi haline geldi. Bölgeye