CİA devrede
Normal, olması gerekenler yaşanıyor. Ortada şaşırtıcı bir durum yok. Gelen haberlere bakılırsa, ABD Devlet yetkilileri ve CİA ajanları, Pensilvanya'daki FETÖ Karargahına ziyaretlerini sıklaştırmışlar...
Zaten onlara aitti orası. Boş bırakacak değiller tabi ki.
Servis edilen görüntülerde, Fethullah Gülen denilen adamın iyice yaşlandığı, kontrolü kaybettiği görülüyor. CİA elemanları, onu oradan aldılar; başka bir eve taşıdılar. Şimdi de örgüt yönetimine yeni bir şekil vermeye çalışıyorlar. Bu amaçla toplantı üstüne toplantı yapıyorlar.
Türkiye'de bulundukları dönemde dinden imandan bahseden örgüt elemanları da "Beni, bizi seçin, daha iyisini bulamazsınız" dercesine Amerikalıların önünde boy gösteriyorlar. CİA bu kullanışlı aparatların içinden kendisine en fazla hizmet edecek ekibi belirlemeye çalışıyor.
Malum, Türkiye'de bulundukları dönemde kendilerine "Hizmet Hareketi" diyorlardı. Zaman içinde hizmetten ne kast ettikleri, Amerika'ya ve O'nun emperyalist amaçlarına hizmet ettikleri görüldü.
İyi tanırım bunların çoğunu. Oynaktırlar, kaypaktırlar, aynı tornadan çıkmış gibilerdir. Yalan ve iftirada kimse ellerine su dökemez. Geçmişte zaman zaman gizliden gizliye, bazen de açıktan açığa çok itişip kakıştık...
Bir tanesi Adem Yavuz Arslan...
Silifke'de yoksul Yörük bir aileden devşirilmiş, ezik karakteri sebebiyle tepe tepe kullanılmış ve halen kullanılmaya devam edilen bir tiptir. Bu aparat, "gazeteci" diye bizim de önümüze konulmuştu.
FETÖ'cü Akın İpek, Bugün Gazetesi'ni satın aldıktan sonra, Ankara'ya Temsilci yapıldı. Ben kovulana kadar kısa bir süre birlikte çalıştık.
Bir gün heyecanla odama geldi. "Abi Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, türbanla ilgili raporu hazırlamış. Ben alamıyorum, yardımcı olur musun" dedi. Sonra birkaç defa daha geldi. Boş bulunup, "Polise de sordum, orada da bir şey yokmuş" gibi ifadeler kullandı...
"Polis de ne alaka" demedim tabi. İfadenin ağzından kaçtığını anladım. O gün,