ÇAĞRI CİHAZI

İlk piyasaya çıktıklarında "Ne büyük yenilik!" denilmişti. Sevinenler kadar, "Artık kimseye, hiçbir yerde rahat yok. Nereye gitsek bulunuyoruz" diye söylenenler de olmuştu.

Bir süre biz de kullandık bu çağrı cihazlarını...

Sinyal geliyor ve ekrana bir mesaj düşüyordu. Bunlar genellikle kısa mesajlardı. Bazen bir basın toplantısındayken, gazeteden "Şu soruyu da sorar mısın" türünden yönlendirmeler yapılıyordu; ama genellikle "Acele görüşelim" gibi mesajlar geliyordu. O da ciddi bir dertti. Cep telefonunun olmadığı yıllardı. Bir telefon bulup da mesajın sahibi ile görüşmek için çabalayıp dururduk.

Çok eski, hatta geride kalan unuttuğumuz bir teknoloji diyebiliriz.

Zaten cep telefonları çıktıktan sonra çağrı cihazlarının hiçbir anlamı kalmadı. Yıllar önce hepsini çöpe attık. Firmalar ise üretimlerini durdurdular, çağrı cihazından cep telefonuna geçtiler.

Lübnan'daki saldırı ile birlikte, yeniden gündeme geldi. Biz de yıllar önce çöpe atılan bu teknolojinin halen kullanılmakta olduğunu öğrendik. Belli ki "güvenli" olduğu düşünüldüğünden Hizbullah tarafından terk edilmemiş. Hatta bir firmaya özel üretim yaptırılmış. Ama tam tersi gerçekleşti. "Güvenli" sanılan çağrı cihazları, pek çok kişinin ölümüne, binlerce insanın da yaralanmasına yol açtı.

Önce bir sinyal gönderildi...

"Acaba ne mesaj geldi, bakayım" diye hamle yapıp düğmeye basanların ellerindeki bütün çağrı cihazı patladı. Ortalık yangın yerine döndü.

Şu anda muamma, ancak bu patlamaların teknik olarak ne şekilde gerçekleştirildiği yakında netleşir. Ortaya çıkan tabloda kesin olan bir şey var ki, pek çok insanlık dışı saldırıda olduğu gibi bunun da arkasında İsrail bulunuyor:

Sinsi, kahpe ve acımasız!

Karşımızda her türlü yolu ve imkanı kullanarak, katletmeye ve öldürmeyle odaklanmış sözde bir devlet bulunuyor. Arkasında da bunları koruyup kollayan, elinden gelen desteği ardına koymayan Amerika gibi batılı ülkeler yer alıyor. Olayın ardından Pentagon