İdmana Davet

Mevsimler artık tek bir şeyi çağrıştırmıyor bize...

Ekonomideki, siyasetteki, eğitimdeki, sosyal hayattaki ve kişisel algımızdaki yerleri birbirinden çok başka.

Baharın son deminde iki satır yeşillik tadayım düşüncesine, memleket endişeleri karışıyor.

Bir yudum açık hava çay keyfi, ekonomik tartışmalarla buğulanıyor.

Gergefe gül iliştiren mısra nağmelerini Filistin acısı gölgeliyor.

Önceden mutluluk muştuları için gün sayarken; şimdilerde acıların sona ermesi umuduyla şafak sayıyoruz.

Sonra kalın kalın duvarlar var zaten, rüzgâr ve ses geçirmeyen. Bildik bilmedik ne varsa gün gelip yüzleşeceğimizi biliyoruz, ama bu mesafelerle yaşamaya alışıyoruz da...

Baharda açan gülleri gergefine taşımak isteyenlerden iki çift kelam hakkını saklı tutanlar vardır elbet. Ne var ki güllerin gülüşünü paylaşamamanın acısı da çok ağır.

Nitekim incelikler çekilmişti ya hayatımızdan.

Aslında hepsi mevcuttu, biz görmezden geldik.

Şimdilerde güzellikler çekiliyor bir bir. Yine hepsi mevcut ama dönüp bakamayacak sebeplerle doluyuz.

Ve doluyuz biteviye, dürtseler anlatacaklarımız var. Satırlar dolusu...

Söylemenin ayrı yazmanın ayrı vebali var.

Gülü gergefe taşısak, bir güzel manzara kursak gönülleri sağaltan, sonra ona bir berrak su eklesek, Yaradan rızası için yaratılanı övsek, güzellesek...

Acı manzaralar doldururken hafızalarımızı, dert etmemenin vebali altında gülüşümüz yarım kalmaz mı

Gülüş her nimet gibi nasip. Ve payımıza düşen bir yarımdan ibaret...

Bu yarımlık hâli herkesi bağlamaz elbet. Kiminin tam hatta tamdan öte, taşkın.

Ama biz derdin bağlayışının emaresi olarak gülüşü yarım bırakanlardanız.

Artık bu bir seçim; hayatı bütün gerçekliğiyle kucaklamak ve o bütünlük içinde ses vermek...

Ancak duyarlılık duyarsızlık kadar bulaşıcı değil.