Vergi rekortmeni Bayraktar kardeşler

Uçak yapımcısı BAYKAR grubu firmalarının sahiplerinden Selçuk Bayraktar (44) son zamanların adeta "yaşarken efsaneleşmiş yaratıcı mühendis" genç iş adamıdır. Kendisi bu sene (2023 takvim yılındaki kazançlarından) 2 milyar liraya yakın gelir vergisi ödeyerek Türkiye vergi şampiyonu oldu. Geçen iki yılda da zannedersem yine şampiyondu. Bu yıl 1.7 milyar lirayla ikinci olan ağabeyi Haluk Bayraktar (45) da "yönetici mühendis"tir. İki kardeş toplamda 3.7 milyar dolar vergi ödemiştir. Bu vergiyi doğuran kazançlarının hepsini BAYKAR'dan elde ettiklerini varsayarak bir hesap yapacağım. 3.7 milyar sayısı 0.36'ya (kabaca efektif vergi oranı) bölünürse, BAYKAR'ın 2023 yılı vergiye tabi net kârının 10 milyar lira veya 2023'te ortalama 24 TL olan kura göre 400 milyon dolara ulaştığı sonucuna varılır. Bu rakam, en azından 25 olan "FiyatKazanç" katsayısıyla çapılırsa BAYKAR'ın piyasa değerinin 10 milyar dolar olduğu ortaya çıkar. Bu kadar değerli bir yüksek teknoloji firması yaratmak çok büyük bir başarıdır. Anladığıma göre halen "adi ortaklık" olarak çalışan BAYKAR bir an önce kardeş firmalarıyla konsolide edilip anonim şirkete dönüştürülmeli ve ardından İstanbul ve New York borsalarında halka açılmalıdır. Bu sayede Bayraktar kardeşlerin halen 2.2 milyar dolar olan toplam servetleri de beş katına çıkar.

SAVUNMA SANAYİ FİRMALARI

Savunma sanayisi firmalarının ilk müşterisi, o ülkenin silahlı kuvvetleri olmak zorundadır. Kendi ordusuna silah satamayan bir fabrikadan (İHA da SİHA da silahtır) başka ülkeler silah almaz. Ayrıca hiçbir girişimci, belki satabilirim diye kendi inisiyatifi ile muharebe silahı (av tüfeği değil, savaş uçağı, tank, obüs, denizaltı, uçak gemisi) geliştirmez. Ancak parası devlet tarafından ödenmek üzere bunu yapar. Altay tankını, otobüs ve kamyon üreticisi Otokar'ın 50 milyon dolara geliştirdiğini hatırlayın. Şahsen tanımak şansına nail olduğum Şakir Zümre'nin 1925'te kurduğu Türk Sanayii Harbiye ve Madeniye Fabrikası hariç, ülkemizde silah üreten fabrikalar ya KİT (örnek: Makine Kimya Endüstrisi-1950) olarak ya da ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayii-1975) kamu-özel sektör ortaklığı olarak kurulmuştur. Tuzla'daki Jeep fabrikası askeriyeye devredildikten sonra komutanın talebi üzerine onlara danışmanlık yapmış ve başarısız olmuştum. Bu tecrübeden sonra savunma sanayi firmaları için bir şirket modeli geliştirdim. Buna da "Üçüncü Şirket Tipi" adını vermiştim. Kısaca özel girişimcinin yönettiği ve kamunun büyük ortak olduğu bir yapı önermiştim. "Üçüncü Tip" şirketlerin en önemli özelliği, fiyatlandırma dahil yönetimin özel teşebbüse bırakılmasına karşın, ürün gamına ve kâr dağıtımına kamunun karar vermesiydi.