Önce tekstil tekler

Bir milyondan fazla istihdam yaratan tekstil, Türkiye'nin en büyük sanayi sektörüdür dense yanlış olmaz. En geniş anlamda bu sektör, elyaf, iplik, kumaş, deri, halı, hazır giyim ve konfeksiyon alt sektörlerini içine alır. Bunlara tekstil boya ve kimyasalları, dokuma, örme ve konfeksiyon makinaları üretimini de katmak gerekir. Tekstil bir yanıyla tarıma dayalı bir sanayidir. Daha doğrusu sentetik elyaf bu kadar geliştirilmeden önce iplikler, pamuk, yün, keten, kavak ve ipek elyaflarından üretiliyordu. Tekstil sektörümüz 31 milyar dolar civarında ihracat yapmaktaydı. Enflasyonu düşürmek için uygulanan "parayı sıkma" önlemiyle birlikte uygulanan "kuru baskılama" politikası yüzünden hazır giyim ve konfeksiyonda hem iç pazar daralmış, hem de son 9 ayda ihracat %6.5 gerilemiş. Tekstil girdileri, deri ve halı grubunun ihracatında ise %0.5 artma var. Ama artış yavaşlıyor. Başta Merter olmak üzere sektörün kalbinin attığı semtlerdeki işyerlerinin %10'unun hatta %15'inin kapandığı ve 130 firmanın üretimini Mısır'a taşıdığı söyleniyor. Özetle, "kadın emeği yoğun" bir sanayi sektörü olan tekstil, sancılı bir dönemden geçiyor. Sadece Anadolu Kaplanları değil, İstanbul Aslanları da dertli.

PATRONU DEĞİL, FİRMAYI KURTAR

1923-1950 arası ağır devletçilik dönemidir. ABD'nin bastırması üzerine 1946'da çok partili demokrasiye geçildi. Devletçilik bitti, devletçi kapitalizm başladı. 1950'den 1980'e kadar ülkemizin özel sanayi firmaları "döviz tahsili sabit kur-negatif reel faizli kredi" ortamı içinde doğup büyüdü. Bu ortam "faiz" ve "döviz" rantları yarattığı için sanayi firmalarımız "rantla beslenir" oldular. Rantla beslenen canlılar, rant olmayan ortamda yaşayamaz. Ortam değiştiğinde evrim geçirmeleri gerekir. Bülent Ecevit tasarımı "toprak işleyenin-su kullananın" solcu ekonomisi 1979'da duvara tosladı. Süleyman Demirel, Başbakan oldu. 24 Ocak 1980'de müsteşar Turgut Özal'ın ünlü "serbestleştirme, özelleştirme, istikrar" paketi IMF desteğiyle yürürlüğe kondu. Paketin olmazsa olmazı "pozitif faiz-serbest kur" idi. Kur garantileri kalktı. Sanayi firmalarımız ve bankalarımız sudan çıkmış balığa döndü. Yüzlercesi zora girdi, onlarcası battı. O zamanlar en çok tartışılan konu, acze düşen firmaların mı yoksa patronların mı kurtarılacağı idi. Bankaların batık alacakları, batık iştirak haline dönüşünce firmalar kurtuldu, bankalar battı.