Geçen sabah bir yandan beden eğitimi yapıyor diğer yandan bir televizyon kanalını radyodan dinliyordum. Yani ses var, görüntü yoktu. Bir hanım gazeteci, milletin derdine tercüman olmak için pazar yerinde vatandaşlarla röportaj yapıyor. Konu, hayat pahalılığı. Herkes özellikle meyve fiyatlarının yüksekliğinden yakınıyor. Gerçekten bu yıl iklim şartları yüzünden bir meyve kıtlığı yaşanıyor. Bunu, bahçemizdeki meyve ağaçlarının verim düşüklüğünden aynen biliyorum. Geçen yıl 100'den fazla mandalina veren ağaçta bu yıl tek bir meyve yok. Elma ve narda göstermelik bir iki meyve var. Benim de otlandığım komşunun incir ağacının üstünde az sayıda çelimsiz incir var. Kiraz bu yıl manavda satılan "mücevher" oldu. Biz de kavun karpuza yüklendik. Onlar nispeten ucuz. Anlaşılan bu sene tarımda "yok yılı". İnşallah gelecek sene "var yılı" olur. İktisadın doğa kanunu burada hükmünü icra ediyor. Arzı azalan malın fiyatı artıyor. Bu sayede, üreticiler, toptancılar ve perakendeciler (marketler, manavlar ve pazarcılar) satışta miktar azlığından doğan gelir kayıplarını, yüksek fiyat sayesinde kapatıyor. Röportaj "hayat pahalılığı" üzerine kurgulandığı için, tarımda bu yıl yaşanan doğal rekolte düşüklüğünü kapsamıyor. Şikayetler dile getirildikten sonra sıra vatandaşın bu pahalılığın sebebini ve çaresini anlatmasına geliyor.
ARACILAR VE DEVLETİLİK
Soruları yanıtlayan vatandaşlar istisnasız pahalılığın bir numaralı müsebbibinin "aracılar" olduğu fikrindeydi. Aracılar yüzünden bağda, bahçede veya tarlada 10 lira eden bir yaş ürün perakende de bunun 5 hatta 10 katı bir fiyata, mesela 100 liraya satılıyor diyorlar. Aracılar ortadan kaldırılırsa veya sayıları azaltılıp kârları devletçe belirlenirse, hem üreticinin eline daha fazla para geçer hem de tüketici daha düşük fiyat öder kanısındaydılar. Bir kısmı çözümü kooperatifçilikte görüyordu. "Derin devlet" (deep state/stato profondo) diye deyim var. Bu deyim genelde, devlet içine sızmış kötü niyetli, gizli kapaklı işler çeviren komplocu kişilerden kurulu bir çete anlamına gelir. Bu çeteler devlete şirk koşar. Kendi çıkarlarını maksimize etmek uğruna, ulusal kaynakların halkın çıkarlarına en uygun şekilde tahsis edilmesine engel olur. Ama kendilerini, ülkenin ali menfaatini korumak için çalışanlar olarak tanımlar. İşin en önemli yanı, bu çetelerin, mutlaka halkın değer verdiği bir ideolojiden beslenmek zorunda olmasıdır. Birden aklıma geldi. Acaba, Türkiye'de (diğer ülkelerde var mı yok mu bilmiyorum) milletin yanında bir de "derin millet" mi var Derin millet kavramını, menfaat değil "ideoloji çeteleri" anlamında kullanıyorum. Pahalılığı aracıların yarattığı savı, "derin milletin" yaydığı bir numaralı iktisadi batıl inançtır. İkincisi devletin fiyatlara müdahalesiyle pahalılığın önlenebileceği tezidir. Üçüncüsü ve en zararlısı ise devletin