Dün, Cumhuriyet'in 102'nci yılını idrak ettik. Eskiden milli bayramlar için "idrak ettik ve kutladık" denirdi. Gerçekte ne herkes idrak eder ne de kutlardı. İdrak, bir şeyi temelinden anlama, ruhunu kavrama demektir. Cumhuriyet sözcüğünün düz anlamı, ülkeyi yönetenler, yetkiyi cumhurdan yani milletten alır demektir. Bu tanıma göre cumhuriyet ile demokrasi eş anlamlıdır. Avrupa'daki "turistik" krallıkları lütfen monarşi diye tasnif etmeyin. Onlar, gerçekte birer demokratik cumhuriyettir. Cumhuriyet, hukukun (Rule of Law), salt demokrasi, çoğunluğun hakimiyetidir (Rule of Majority). Bu ikili "denetle ve dengele" mekanizmasının esasıdır. ABD'nin kurucu babaları, inşa ettikleri devlet için "Bu bir cumhuriyettir, demokrasi değildir" (This is a republic, not a democracy) demiştir. Bu, ABD Anayasası'nın değişmez özellikleri var; çoğunluk istese de bu değerler değiştirilemez anlamına gelen bir nitelemedir. Türkiye Cumhuriyeti de özellikleri olan bir cumhuriyettir. Cumhuriyeti idrak, bunları anlamak ve içselleştirmektir. 29 Ekim 1923'te Sultanlık ilga edilmiştir. Osmanlı sultanları, pek bir kıymeti harbiyesi olmasa da aynı zamanda halife idi. Yani tüm Müslümanların başı. Dikkat! İslam'ın başı değil. Çünkü İslam'ın başı Şeyh-ül İslam'dır. Padişahlık makamının ortadan kaldırılmasını, Halifeliğin de ilgası izlemiştir. Bu bir devrimdi. Bu devrimin etkisine karşı güçlü bir tepki oluşmuştur. Şiddetini kaybetse de o günden beri bu etki-tepki salınımı sürüp gitmektedir.
SÖMÜRGELEŞMİŞ İMPARATORLUK
CHP'nin altı oku bir bakıma cumhuriyetimizin temel özellikleridir. Bunların hepsi aynı değerde değildir. Değişmez de değildir. Bu özellikler Osmanlı zamanında karşılaşılan ve neticede devletin çökmesine sebep olan sorunların tekrar ortaya çıkmaması için tasarlanmıştır. Devleti Âliyye-i Osmaniye, 1. Dünya Harbi'ne kadar varlığını sureta bir imparatorluk olarak sürdürse de aslında bağımsızlığını çoktan yitirmiş "yarı sömürge" bir devletti. Padişah dâhil ülkeyi yönetenlerin ve aydınların kafasına "biz bu işi beceremiyoruz, bizi yabancı büyük devlerden birinin yönetmesinden başka çıkar yol yok" kanaati yerleşmişti. Rus işgalinden İngilizlerin yardımıyla kurtuluyor, bedel olarak Kıbrıs'ı veriyorduk. Maliye Bakanlığımız devletin borcunu-harcını yani bütçeyi yönetemiyordu. Düyunu Umumiye adında, başında yabancı maliyecilerin bulunduğu bir kurum devlet gelirlerine çökmüştü. Ordumuzun sadece eğitimi değil yönetimi de Almanlara bırakılmıştı. Müslüman paşalara emir veren Hıristiyan Alman paşalarımız vardı. Demiryolları, denizyolları, elektrik, tramvay, tünel yabancıların yönetimindeydi. Onlara bu yetkileri padişahımız ve hükümetimiz vermişti.

22