Danimarka'nın kalbini çalan Türk şef

Kopenhag'da üç restoranı var; dükkânlarının önünde kuyruk oluyor.Restoranının açılışını meclis başkanı yapıyor, Danimarkalılar ona bayılıyor. Şef Umut Sakarya'yı takdimimdirOn yıl öncesine kadar Danimarka mutfağı diye bir şey konuşulmazdı. Koyu kahverengi çavdar ekmekleri, onunla yapılan ekmek üstü 'smorrebrod', turşu yapılmış veya fümelenmiş ringa balığı ve 'frikadeller' dedikleri top köfte dışında akla en fazla birkaç şey daha gelirdi.Sonra bir şef, Rene Redzepi ortaya çıktı ve kısıtlı tarım ürünlerine sahip ülkede tüm dünyanın aklını başından alacak işler yaptı. Restoranı Noma, malzemelere şimdiye kadar olmayan farklı bir bakış açısıyla yaklaştı; sunumlarıyla Kuzey Avrupa sadeliğinin zarafetini insanlara yeniden hatırlattı. Noma'nın başlattığı bu mutfak devrimi ülkenin başkentinde iyice benimsenip yayıldı. Restoranda staj yapan genç şefler rakiplerinin önüne geçti. Turistler mutfak devinimi yaşayan bu Kuzeyli başkente yeni nesil şeflerle tanışmaya, onların tabaklarıyla sıradışı bir deneyim yaşamak için gelmeye başladı.Yabancı turist, yeniliklerin peşinde koşabilir ama yerel halkın geleneksel mutfak tutkusu dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay bitmez. Onlar için nesillerdir süren mutfak alışkanlıklarını en iyi şekilde devam ettiren şeflerin yeri ayrıdır. Tıpkı Umut Sakarya gibi... Umut, şu anda Kopenhag'da sahibi olduğu üç dükkândan birinde sadece geleneksel Danimarka mutfağı (Guldkroen), diğerinde yine günlük yemek alışkanlıklarının önemli bir parçası olan ızgara yemekler ve şef yapımı gurme hamburgerler (Guldgrillen), bir diğerinde de döner kebap ve dürüm çeşitleri (Guldkebap) servis ediyor. Gelin, 31 yaşındaki bu genç adamın başarı hikâyesini özetleyeyim.GuldkroenUmut, 10 yaşındayken annesi ve kardeşiyle birlikte Eskişehir'den Danimarka'daki akrabalarının yanına göç eder. Okuldan artakalan tüm zamanında hem iş öğrenmek hem de harçlık kazanmak için yakınlarının pizzacı dükkânında çalışır. Üniversitede meslek seçme dönemi gelir. Malum, rehber öğretmenler çocukları yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek için var ama bizimki herkesi şaşırtıp "Ekonomi okuyacağım" der. Sebebiyse çok basit: Daha fazla para kazanmak. Rehber öğretmen, ne yapıp edip onu çok yetenekli olduğu mutfak konusunda uzmanlaşması için ikna etmeyi başarır. Ve Umut iyi bir mutfak okuluna gider.Okul boyunca katıldığı yarışmalarda gelen birincilikler, ödüller ve yine birincilikle mezuniyet... Ama Umut, tüm bunları konuşurken içinde yer eden şu olayı anlatmadan da geçemiyor: "Kazandığım ödüllerden biri Amerika'da birkaç gün boyunca Michelin'li restoran ziyaretiydi. Ama Türk pasaportum var ve vize almam uzun sürecek diye Amerika'ya gidemedim, benim yerime başkasını yolladılar."Bu arada ikinci dal olarak da ekonomi okumaya başlar. Ama bir gün derste "Burada ne öğrenirseniz öğrenin asıl hayat dışarıda. Orada edindiğiniz tecrübeler sizi ileriye taşıyacak" diyen öğretmeninin sözleri kafasında şimşekler çaktırır. Ekonomi bölümünü 'Acaba şeflikten para kazanır mıyım' düşüncesiyle birlikte hayatından çıkarır. Çok iyi şeflerin yanında çalışır. Derken bir gün telefon alır, MasterChef