Alba beyaz trüfü sadece bir mantar değil; bir statü sembolü. Her yıl sonbaharda toprağın altından çıkarılan bu biçimsiz, solgun mantar, dünyanın dört bir yanından şefleri, koleksiyonerleri ve yatırımcıları aynı kasabada buluşturuyor.
Beyaz trüf mantarı, her yıl İtalya'nın kuzeyindeki Alba kasabasını lüksün kalbine dönüştürüyor. Ve ben her gittiğimde şunu bir kez daha anlıyorum: Asıl mesele trüfte değil, vizyonda...
O minicik kasabada yılın bu dönemlerinde dolaşmak her defasında başka bir keyif veriyor bana. Ve Alba size şunu çok net hissettiriyor; bazı ürünler lezzetten çok daha ötedir, bir kültürün, bir bölgenin, hatta bir ekonominin damarlarına karışır.
Alba kasabası için beyaz trüf tam olarak böyle bir ürün. Her yıl sonbaharda toprak ıslandığında, eğitimli köpeklerin rehberliğinde toprağın altından çıkarılan o biçimsiz, solgun mantar dünyanın dört bir yanından şefleri, koleksiyonerleri ve yatırımcıları aynı kasabada buluşturuyor.
Haberin DevamıKilosu on binlerce dolara yaklaşan fiyatlarla alınıp satılan bu hazine, sezonu boyunca yalnızca mutfaklarda değil, müzayede salonlarında da sahneye çıkıyor. Hong Kong'dan New York'a uzanan zincirin her halkası, aracı tüccar, restoran, hatta sosyal medyanın içerik üreticileri bu küçük mantarın etrafında dönüyor.
İtibar, nadirlik, ritüel
Alba beyaz trüfü sadece bir mantar değil; bir statü sembolü, neredeyse bir yatırım aracı ve uluslararası bir pazar. Örneğin, 2024 yılında yaklaşık 908 gram ağırlığında bir parça, Hong Kong'da düzenlenen bir hayır müzayedesinde 1,2 milyon Hong Kong dolarına yani yaklaşık 154 bin dolara alıcı bulmuştu. Bu fiyatı yalnızca 'nadirdir, arzu edilir' şeklinde okumak yeterli değil; burada işin içinde bir yatırım/araç ekonomi modeli, uluslararası alıcı ağı, aracılar zinciri ve hatta 'lüksleştirilen tarım ürünü' statüsü var.
Beyaz trüf, lüksün sessiz sembolü; fiyatını klasik 'piyasa' değil, arzla arzunun kesiştiği o kırılgan noktadaki itibar, nadirlik ve ritüel belirliyor. Ama asıl büyü, Alba'nın bunu bir 'ürün' olmaktan çıkarıp bir 'mevsim'e, bir 'tören'e dönüştürmesinde saklı. Kasaba sadece trüfü değil, onunla birlikte bir kimliği, bir takvimi, bir bekleyişi satıyor. 'Trüf zamanı' geldiğinde oteller dolup taşıyor, restoranlar aylar öncesinden rezerve ediliyor, yerel üreticiden rehber köpek yetiştiricisine, nakliyeciden sigortacıya kadar herkes bu ekonomik döngüden payını alıyor.
Haberin DevamıTrüf, tabakta incecik tıraşlanmış bir mantar olmaktan çıkıp destinasyon yönetiminin merkezine yerleşiyor. Ortaya çıkan şey yalnızca bir gelir kalemi değil; toprağın altından çıkan bir mantar, toprağın üzerindeki hayatlara istihdam, saygınlık ve süreklilik kazandırıyor. Bu yılki fuarın teması da bunu özetliyordu: 'Profondo Rispetto' yani 'Derin Saygı'. Doğaya, emeğe, toprağa...
Buradan bize bakalım. Türkiye mantar ve aromatik bitkiler açısından olağanüstü bir çeşitliliğe sahip; üstelik peynirden bala, zeytinyağından tütüne, çaya kadar 'yerel kimlik'le katma değer yaratabilecek onlarca ürünümüz var. Bayramiç'in zeytinyağından Kars'ın gravyerine, Muğla'nın çam balından Kaz Dağları'nın yabani mantarlarına kadar... Hepsi kendi Alba'sını yaratabilecek potansiyele sahip.
Haberin DevamıYine de pek çok kez değeri yalnızca hammadde fiyatıyla ölçüyor, ürünü bir ritüele, bir mevsime, bir destinasyon deneyimine dönüştürmeyi atlıyoruz. Değer dediğimiz şey, yalnızca 'bulmak'la değil, 'kurgulamak'la oluşuyor. Alba'nın yaptığı, ürünü bir ekosistemin, bir hikâyenin ve bir güven ağının merkezine yerleştirmek.

5