Ahama; Göcek'in Günlüklü Koyu'nda, deniz kıyısına kurulmuş bir otel. Doğanın içinde, sakinliğiyle insanı sarıp sarmalayan özel bir yer. Konaklamanın yanı sıra coğrafyanın ruhunu, doğasını ve kültürel hafızasını tabaklara taşıyan dört de restoranı var. Burada sadece ruhunuz değil, damak tadınız da besleniyor.
Koruma altındaki 20 hektarlık bir ormanın kalbinde, gövdeleri gökyüzüne uzanan şifalı sığla ağaçlarının arasından geçerek bembeyaz bir kumsala varıyoruz. Koyun ucunda minimalist ve göze batmayan bir yapı, kumsalın ortasında minik bir restoran ve deniz kıyısına serpiştirilmiş ahşap şezlonglar... Son zamanlardaki gösterişli 'plaj tatili' anlayışına inat Ahama beni ilk olarak sakinliğiyle içine çekiyor. 2,5 aydır kesintisiz süren televizyon çekimlerinin ardından ruhuma ilaç bir yere gelmiş olmanın mutluluğu içindeyim. 'Yeniden hatırlatan' yerlere bayılıyorum; neye değer verdiğimi, nasıl hissettiğimi, neyin gerçekten 'ben' olduğumu yeniden hatırlatan yerlere...- Patlıcan kızartması, domates, taze peynir, fesleğen pesto,çamfıstığı
- Pastırmalı, pırasalı, bol peynirli ızgara börek
- Izgara ahtapot, uzun pişmiş ekşili nohutla...
Pamuk gibi kokoreç
Göcek'in Günlüklü Koyu'nda, denize doğru ağır ağır açılan bir boşlukta kurulan Ahama aynı zamanda Türkiye'nin kıyıya yaslanan ilk Relais&Châteaux (60 ülkede faaliyet gösteren bir birlik) oteli. Relaix& Château üyesi olmak bir otelin sadece lüks olduğunu değil, belirli bir yaşam felsefesine, yerel kültürle derin bağlara ve özgün bir misafirperverlik anlayışına sahip olduğunu gösterir. Yani bu üyelik sıradan bir lüks kategorisinden çok daha rafine değerler bütününü temsil eder. Ahama'da da durum farklı değil. Burası sadece lezzetli yemekler eşliğinde konaklanacak bir yerden fazlası; bir dönüşüm alanı. Buradaki wellness anlayışı suyla, sesle, nefesle kurulan bir bağ üzerinden işliyor. Sound Temple, Meksikalı tasarımcı Hector Esrawe'nin imzasını taşıyor; sığla ormanının sessizliğinde, ses frekanslarıyla bedeni hizalıyor. Qi Gong, tai chi, vokal aktivasyonlar ve nefes çalışmaları gün boyu devam ediyor. Gündoğumunda paddleboard yoga; günbatımında, ateşin etrafında yapılan kadim ritüeller...
Tatilde geçen her an, duyuların yeniden doğuşuna davettir ama bizim gibi damağına düşkün olanlar için bu uyanışın kalbinin bir yanının da sofrada atması şarttır. Denizin mavisi kadar büyüleyici, odadaki keten çarşaf kadar dokunaklı bir deneyimdir iyi bir yemek. Ahama gibi otellerdeyse bu sade-
ce bir lezzet meselesi değildir, bizzat o coğrafyanın ruhunu, doğasını, mevsimini ve kültürel hafızasını da kapsayan bir anlatıya dönüşür. Şefin tabağa koyduğu her detay, o yerle aranızda görünmez bağlar kurar. Ve Ahama'da bu bağı kurmanıza yardımcı olan şef; Mustafa Otar.-Zeytinyağlı mozaik pırasa
-Levrek, narenciye sos, dashi jel ile...
-Kimchi ve salatalık turşusuyla servis edilen tavuk şiş.
Mustafa Otar deyince akla ilk gelen şey ateş oyunlarıyla hazırlanan yemekler. Ahama'nın iddialı restoranı Ay'ın da kalbinde ateş var. Burada menünün dramatik merkezi elbette ateş. İçine uykuluk sarılmış, dışı çıtır, içi pamuk kokoreç, kuru dinlendirilmiş balıklar, ızgara ıstakoz gibi güçlü karakterli tabaklar, közün başında, ağır ağır, zamana ve sabra saygı duyarak pişiriliyor. Ama bu gösterinin göz alıcı sahneleri sizi yanıltmasın; Ay'ın asıl sürprizi daha alçakgönüllü köşelerde gizli. Benim için bu mutfağın sessiz yıldızları mezeler. Her biri abartıya kaçmadan, incelikli ve stilize bir anlayışla yeni bir düzleme taşınmış.
Haberin DevamıÖrneğin 'ev yapımı' bottarga... Az tuzlu, neredeyse kremsi dokuda, alışılmış sert karakterin yerine yumuşak, ipeksi bir deniz notasıyla çıkıyor karşınıza. Yanında gelen lakerdalı tereyağıyla ekşi maya ekmeğin üzerinde yendiğindeyse daha da lezzetli oluyor. Balık şarküteri tabağında dört ayrı işlenme biçimiyle hazırlanan balıklar -pastırma, marine, füme ve klasik lakerda- birer teknik şovdan öte, balığın her halini anlamaya çalışan bir mutfak felsefesinin dışavurumu. Fava, alışıldık düzlemden çıkıp zarif bir tazelikle geliyor; üzerinde çamfıstığı, kuru üzüm ve dereotlu bezelyeyle. Lokum kıvamındaki ahtapot, altında nohut yahniyle servis ediliyor. Kuzu ciğeriyse yanındaki chimichurri'yle klasik mutfağın dışına cesur bir adım atıyor. Pastırmalı, pırasalı, bol peynirli iç harcıyla odun ateşinde pişirilen börek, uzunlamasına kesildikten sonra üzerine bal gezdirilerek servis ediliyor.Ay'da balıklar ve ıstakoz közde ağır ağır pişiyor. Restoranın mezeleri abartıya kaçmadan, stilize bir anlayışla hazırlanmış.Ahama'nın ağır topu Ege Umi'de Ege'nin yemekleri Japon teknikleriyle buluşturuluyor. Sadece tadım menüsü servis ediliyor.